Düşün
Sen Doğru Ol, Kem Belasını Bulur…
Dervişin biri eski İstanbul sokaklarında :-Sen doğru ol kem belasını bulur.Sen doğru ol kem belasını bulur.’ Diye diye dolaşıyormuş. Padişahın biri tebdil-i kıyafet çarşıda gezerken dervişin sözlerini duymuş, ilgisini çekmiş ve dervişe :
-‘Hergün sarayıma gel seninle muhabbet ederiz’ demiş.
Dervişimiz ertesi gün …
Sarayın kapısına gitmiş padişahın karşısına çıkarılmış sohbet muhabbet zaman geçmiş saraydan ayrılırken padişah dervişin cebine bir altın konulmasını emretmiş.
Sarayın dışında dervişimizi takip eden sahte derviş kılıklı biri yanına yanaşmış,
-‘Ya arkadaş, Padişah seni neden saraya davet etti? Derdi neymiş?’ falan filan bir yığın sorgu suale tutmuş. Her gün bir altın aldığını da öğrenince, ‘Onun yaptığı işi ben de yaparım’ diye düşünmüş. Sormuş,
-‘Ya kardeş, her gün ben de seninle gelsem rahatsız olmazsın değil mi?’ demiş ‘belki Padişah bana da bir altın verir çoluk çocuğum nasiplenir.’
İyi dervişimiz:-Padişahım kabul ederse neden olmasın sende gelirsin tabii‘ demiş.
Gel zaman git zaman padişah her muhabbet sonrası bir ona bir öbürüne birer altın verdirir olmuş.
Sahte derviş bir sabah gerçek dervişimizi çorba içmeye davet etmiş.Garsona da gizlice arkadaşının çorbasına bol sarmısak koymasını tembihlemiş. Gerçek dervişin
-Padişah’ımla muhabbet ederken kötü kokarım ‘sözlerine sözüm ona çare de üretmiş ağzına mendil tutarsın kardeşim ‘demiş. O gün aynen böyle olmuş bizim derviş ağzını mendille örterek padişahla söyleşisini sürdürmüş. Bu arada sahte derviş fırsat bulduğunda Padişahın kulağına eğilip, efendim arkadaşım ağzını mendille neden kapatıyordu biliyor musunuz ,ağzınız kokuyormuş o kokuyu duymamak için’ demiş.
Padişah çok sinirlenmiş çağırın o dervişi demiş. gerçek dervişimize sarayın fırıncısına verilmek üzere bir pusula vermiş ve al bunu fırıncıya götür’ demiş. Okuma yazması yok tabii tam kapıdan çıkıp fırıncıya gidecekken sahte derviş : -İstersen ver o pusulayı ben götüreyim fırıncıya, belki Padişah ekmek lütfetmiştir çocuklara götürürüm senin ekmeğe ihtiyacın mı olur?’ demiş.
Onunda okuması yok, pusula böylece sahte dervişin elinden fırıncıya ulaşmış. fırıncı kağıtta yazılan ‘bunu sana getireni kızgın fırına at’ emrini hemen yerine getirip sahte dervişi küt, alev alev yanan kızgın fırına yollamış. Ertesi gün gerçek derviş yine saraya gelmiş. Padişah şaşırmış:
-Hayrola sen dün fırıncıya gitmedin mi ?’diye sormuş.. Derviş de olanları birbir anlatmış. Padişah dervişin kulağına eğilmiş:
-SEN DOĞRU OL, KEM BELASINI BULUR‘ demiş.
///
H
ANAYASASI İNSANIN
Ustamız Eluard’ın izinden
Kan yasası bu insanın:
Üzümden şarap yapacaksın
Çakmak taşından ateş
Ve öpücüklerden insan!
Can yasası bu insanın:
Savaşlara yoksulluklara
Ve binbir belaya karşın
İlle de yaşayacaksın!
Us yasası bu insanın:
Suyu şavka döndürüp
Düşü gerçeğe çevirip
Düşmanı dost kılacaksın!
Anayasası bu insanın
Emekleyen çocuktan
Uzayda koşana dek
Yürürlükte her zaman
Can YÜCEL
///
Gülümse
Saat neden geride?
Öğretmeni Temel'e sordu: -Söyle bakalım Temel... Amerika'da saatler Avrupa'ya göre neden 5 saat geridir? Temel cevabı bilmese de yine hazır cevaplılığını konuşturur: -Amerika daha geç keşfedildi da ondan öğretmenum.
///
Kulağına küpe olsun
Şu anda, sana güzel bir söz söyleyebilmek için on bin kitap okumuş olmayı isterdim" dedi.
Yine de az gelişmiş bir cümle söylemeden içim rahat etmeyecek: Seni tanıdığıma çok sevindim kendi çapımda.
| Oğuz Atay