SAYGI NERELERDE?

 

Kaldı mı?

Bilemiyorum!

İki gün önce üç genç kalabalık bir kaldırımın ortasında, omuz omuza gülüşüyorlar. Ancak ikisinde maske var. Birisi kurallara göre takmış maskesini. Ne güzel. Alnından öpmek gerekir!

İkincisinin maskesi çenesinde gibi bir şey…

Üçüncüsü… Maskesiz…

Edepsizce lak lakı gırla!

Belki benimki de yanlış ama elde değil…

Maskesiz gencin şöyle omzuna gülümseyerek dokundum:

“Senin masken nerde yakışıklı” dedim.

Aldığım cevap: “Sen sosyal mesafeyi koruyor musun?” Yani kolumu uzatarak kendinin omzuna dokunmakla ben sosyal mesafeyi ihlal etmiş oluyormuşum.”

Ey saygı nerelerdesin?

XXX

Bu bir hikâye, gerçekle ilgisi yok!

Yıllar yıllar önce…

Üst katımızda oturan muhterem komşumuzun muhterem hanımı gün boyu çelik topuklu ayakkabısı ile plaka döşeli zemin üzerinde dolanır durur.

Kadınını her adım atışında tepemde şimşekler çakar elimdeki gazeteyi bir tarafa fırlatır başka bir odaya geçerim.

İş orada da bitmez…

Bu defa çocuklarını kotlularını üzerinden güm güm atlamaları…

Sıra hanımefendinin balkon yıkamasına gelir…

Aşağı komşuların balkonlarında bir şeyler var mı yok mu önemli değil…

Balkon yıkanacak!

Üst komşum muhteremin aksi saygısız, kaba birisi olduğunu bilmeme rağmen…

Hani denir ya: İtle çuvala girilmez” diye…

Yine böyle illallah ettiğin bir zamanda, çıktım muhteremin kapısını çaldım.

Kapıyı muhteri komşum beyefendi açtı. Sanki benim neden geldiğimi biliyormuşçasına…

“Ne var?”

“Komşu bak bizim balkonda şunlar şunlar var. Söyleseniz kaldırırdık. Ayrıca çok gürültü yapıyorsunuz…” demeye kalmadı:

“Yahu senin başka işin gücün yok mu? Biz de böyle. Git nereye şikâyet ediyorsan et! El kadar çocuklarla uğraşıp duruyorsun? Gürültü yapıyorlarmış…”

Çat! Kapıyı kapatır…

Tabi hanımının gün boyu çelik ökçeli ayakkabısıyla kafamda şimşekler çaktırdığı bahis konusu bile değil!

Ey saygı denilen gözü kör olası nerelerdesin?