Kağıt gemiler yüzdürürdük sonbahar günleri şiddetli yağan yağmurun ardından açan güneşin kaçamak haline inat.Ve yağmurun yeniden şiddetle gemimizi alabora edeceğinden emin.
Çocuktuk. Çıkılmış bir yolun ilk durağına bile çok uzaktık. Mutlu, hayalperest çocuklardık.
Büyüdük sonra. Hayallerimiz umuda dönüştü, elimizden kaydı gitti bazıları, bazıları bugün yaşantımıza ait gerçekler olarak bugün bizi tanımlayan bazısı küçük bazısı kocaman detaylar.
Büyük hayaller kurardık çocukken. Ama kağıt gemilerin henüz asfaltla kirletilmemiş sokaklarımızdaki çukurda biriken sudaki hali asla hayallerimizin bir parçası olmadı. O geminin bizi Anlantik'e çıkaracağını hiç düşünmedik. Kelebeğin rüyası kadardı kağıt gemi. Bunu daha o günlerde biliyorduk. Bizdik. Biz çocuklar. Hayal dünyası gerçeklikten arınmış, gerçeklikle tebelleş olmayan biz. Çocuklardık işte.
Yetişkinler de hayaller kurar elbet. Ama gerçeklikle yarışır yetişkinlerin hayali. Gerçekliği iyi okuyamayan bir yetişkin salt hayallerinin peşinde koşar ise daha yolun başında sendeler ve düşer. Büyüklerin düşüşü de büyük olur. Kırılan yanları bazen hiç iyileşmeyebilir. Oysa çocuklar öyle mi?
Saray ahalisi belki hayallerinin büyük bir çoğunluğunu gerçekleştirdi. Buna sanırım kimse itiraz etmeyecektir. Ama görünen o ki saray, hayallerinin esiri olmuş, gerçek dünyadan uzaklaşmış. Hayalleri gerçek yapmak için olanca hırsıyla o yana bu yana çarpıp duruyor kendini. Kabuk bağlamaya yüz tutmuş yaraları kaşımaya, tırmalamaya başladığını görüyoruz.
Haziran çok özel bir ay artık. Saray bunu biliyor lakin Haziran'ın, içinde hırs, ihtiras, öfke, nefret duygularından arınmış bir ay olduğunu sanırım unutmuş. Dervişin fikri neyse zikri de o diyesim geliyor ama demiyorum. (Bu cümleyi yazılmamış saydım gitti.) Derviş olmak başka bir şey.
Saray ahalisi germeyi alışkanlık haline getirdi. Toplumu tutabildiği her yerinden gererek hayallerini gerçekleştirebileceğine kendini çok inandırmış görünüyor. Yok mu bu ahali içinde tarih okuyan, siyaset bilimi okuyan, sosyoloji, psikoloji bilen. Nafile bir soru, ya da beklenti. Okumuşları görünce afakanlar basıyordu değil mi?
Kağıt gemiye binmişsin,
Okyanusları aşmak niyetin.
Olmaz.
Kağıt gemi erir.
Kağıt gemi batırır adamı.
Şiire yakışır kağıt gemi.
Şiire…
Haziran tırmalayışların nafile EYY SARAY AHALİSİ... Ekmek yiyebileceğin zaman Haziran değil. Hem sen değil miydin güneşli eğlenceli haziran günlerini Afrikalarda geçiren.. Afrika nere, güzelim yurdum nere Haziran'da… Sen Afrika'yı sevdin. Bizi değil. Oysa biz her kıtayı ve her insanı sevdik.