Yabancı plakalı bir aracın, trafikteki kural tanımazlığını görünce; “Geldiğin ülkede bu şekilde davranabiliyor musun acaba?” diye mutlaka içinizden geçirmişsinizdir.
Gurbetçi vatandaşlarımız, yaşadıkları ülkede kurallara harfiyen uyarken, Kapıkule’den giriş yapar yapmaz neden 180 derece değişirler?
Anlaşılmaz bir ruh halidir, değil mi?
**
Bunu “Kırık camlar teorisi” ile açıklıyorlar.
Teori, adını ABD’li psikolog Philip Zimbardo’nun sosyal deneyinden alıyor.
Zimbardo, deneyinde iki aynı model arabadan birisini fakir bir mahalleye, diğerini ise zengin bir mahalleye park eder. Bir süre sonra döndüklerinde, zengin mahalledeki araca kimse dokunmazken, fakir mahallede araç hurda haline getirilecek şekilde parçalanmıştır. O mahallede aracın boş durması yeterlidir, saldırılması için…
Deney bu kadar değil tabii. İkinci etapta zengin mahalledeki aracın kelebek camı kırılır ve bu şekilde bırakılır. Bir süre sonra döndüklerinde bu aracın da parçalanmış olduğunu görürler.
Camı kırık araç, sahipsiz görüntüsü vermiştir. Kırık cam, birileri yapıyorsa ben de yaparım cesaretini vermiştir zengin mahallenin insanlarına…
**
Deneydeki ana etken, mahallenin zenginlik veya fakirliği, sosyal durumu değildir.
Başıboşluğun, kuralsızlığın, kanunsuzluğun müdahale edilmediğinde, bulaşıcı bir hastalık gibi yayılmasıdır.
Teori, basit ve belki de çok ufak bir eksikliğe müdahale edilmediği takdirde, bir çığ gibi büyüyebileceğini ve adeta bir kelebek etkisi ile yayılabileceğini ortaya koyar.
Metruk binada kırılan camı hemen tamir ettirmezseniz, çok kısa sürede, oradan geçen herkes bir taş atıp, binanın tüm camlarını kırarlar.
Bir elektrik direğinin dibine, ya da bir binanın köşesine, birisi bir torba çöp bıraksın. O çöpü hemen oradan kaldırmazsanız, her geçen, çöpünü oraya bırakır ve çok kısa bir sürede orada bir çöp dağı ile karşı karşıya kalırsınız.
**
Göreve geldikten sonra New York’ta suç oranlarının ciddi ölçüde düşmesini sağlayan New York Belediye Başkanı Rudy Giuliani, en önemli referansının “Kırık Camlar Teorisi” olduğunu açıklamıştır.
Giuliani, “İlk kırılan camı tamir ettirdim, ilk konan çöp torbasını kaldırttım.” demiştir.
Batı ülkelerindeki düzenin temelinde bu anlayış yatmaktadır.
Sorunu büyümeden, kanıksanmadan çözmek…
**
Çevrenize bir bakın.
O kadar çok kırık cam var ki.
Birçoğunu kanıksamışız, kırık olduğunun farkında bile değiliz.
Hatta bazılarını kırmaya biz de katılıyoruz. O derece olağan bir hal almış bizim için.
**
Müdahale etmiyoruz, yanlışa sesimizi çıkarmıyoruz…
Bana ne diyoruz…
Sabırlı bir milletiz. “Ya sabır” çekerek, son haddine gelmesini bekliyoruz sıkıntının.
Çöp dağları çevremizi sardığında, kokusu dayanılmaz hale geldiğinde aklımız başımıza geliyor.
**
Atatürk’e hakaret eden ilk çöpe, sessiz kalınmasının da aynı sonuca götürdüğünü hep birlikte izliyoruz.
Sessiz kalıyoruz…
Sabır çekiyoruz…
Ama O, bu dünyadan göçse de onun değerlerinin, görüşlerinin, sahipsiz olmadığını, terk edilmediğini, yaşadığını gösteremiyoruz.
Ve sessiz kalındığını gören bir hadsiz daha, fırlatmak için alıyor taşı eline…