Ruhsuz Hava

Kimsenin olmadığı ıssız bir sokaktaydı. Rahatsız bir bankta, rahatsız olmama gayretiyle oturuyordu.Bankın rahatsızlığını kafasından atmak için etrafa göz gezdirmek istedi.

Bulutlar, ‘’Ben neye benziyorum?’’ der gibi kümeleşmişlerdi. Gökyüzünün rengi öyle bir maviydi ki, sonsuza kadar bakabileceğini düşündü. Evlerin penceresinden süzülen koku dumanları, akşam yemeğinin hazırlığının belirtileriydi. Kokuyu alır almaz karnının guruldadığını hti. Kafasını otomatik olarak simitçiye çevirdi.

Saçları gür ama yaşını ele vermek ister gibi bembayaz olan simitçiye doğru yürüdü. Adam ona gülümseyerek beyaz bir poşete simiti koydu. Tekrar eski yerine döndü. Bu sefer o kadar da rahatsız gelmiyordu. Karşısındaki rengarenk çiçeklere bakınca daha da rahatladı.

Yeşilliklerin içinde bir o yana bir bu yana koşan çocukları izledi bir süre. Kendini kandırıyordu belki de. Evet, fabrikalardan çıkan dumanı, yemek kokusu olarak görebilirdi veya simitçiyle kavga ettiğini umursamayıp ona gülümsediğini düşünebilirdi ama oturduğu kırık bank onu gerçekliğe çekmeye yeterdi.

Kafasını iki yana salladı. Karşısındaki, internet kafedeki çocukları gördü. Sanal futbolda oyuncu koşturmakla o kadar meşgullerdi ki elektrik kesilse oturup ağlayacaklarına emindi.Düşünceleri iplik gibi birbirine girmişti.Hayalini gerçekliğe taşımaya çalışıyordu sanki.Derin bir nefes aldı ve sisli gökyüzüne bakarak tekrar kendi hayaline daldı…

                                                                                        Yağmur Küçük