Gaziantep FK yense de yenilse de gündem olmaya devam ediyor ve başrolü Sumudica kimseye kaptırmıyor.
Yılmaz Erdoğan film repliği gibi bir röportaj yaşadık Sivas’ta.
Araba nerde? Müşteride.
Para nerde? Yok…
Takım iyi gitmeye başlayınca, hoca sözleşmemi yenileyin paramı artırın demeye başlamıştı ya, işte oyunun son perdesini de Sivas’ta oynadı.
Daha maç oynanmadan bir gün önce yöneticilerle masaya oturdu.
Yöneticiler kendisine bir teklif yaptılar, kendisi de düşünmek için süre istediğini belirtti.
Takım sahaya çıktı, öne geçtiği maçı kaybetti…
Maç sonu kendisine uzatılan mikrofonlara öyle şeyler söyledi ki futbol camiasında hiç görülmemiş ve duyulmamış şeylerdi.
Mesela neler mi dedi?
-Ben 600 bin Euro’ya çalışıyorum dedi.
Tamam da kardeşim sen bunu kabul ettin de imzalamadın mı? Takım azıcık iyi gidince bana zam yapın ne demek?
-Takıma prim verdim cebimden dedi.
Sen oyuncularını motive etmek için ekstra prim verdiysen kime ne? Kulübün bir prim sistemi var zaten. Kulüpte kimin alacağı var sen onu söyle.
-Biz lider olduk, şimdi de üçüncüyüz benim hakkım bu mu diyorsun.
İyi o zaman şampiyonluğa oynayan her takımın hocası zırt pırt ücret artırsın. Sen sadece 1 günlüğüne lider oldun. Peki ya Alanyaspor ne yapsın? Mesela Çağdaş hoca sürekli zam yapın mı desin?
-Eşimi arayıp para isteyeceğim kulübe vermek için demek ise benim için burası bitti demektir.
Şaka yapmışmış da ironi yapmışmış da…
Sen onu benim külahıma anlat.
Memnun değilsen aldığın paradan sözleşmeni yenilmezsin.
Arabisitan’a mı gidiyorsun? Fizana mı gidiyorsun toplar bavulunu gidersin. Ama kameralar karşısına geçip bir şehri rezil edemezsin.
Sürekli bir para lafı ağzında, ya menajerler bana para tekli etti diyorsun. Ya bu oyuncu illa alınsın diye başka mecralarda geziyorsun, prim diyorsun, para diyorsun…
Takım sen olsan da olmasan da artık bir tehlike yaşamaz.
Bu kulüplerden kimler geldi kimler geçti…
Bildiğim tek bir şey var artık sende herkes gibisin şehrin gözünde.
Para, para, para… varlığı bir dert yokluğu yara…