İnsanoğlu varoluşu gereği her dönem özgürlüğün peşine düşmüştür. Bu kimi zaman bedensel özgürlük, kimi zaman ruh, fikir, düşünce özgürlüğü olmuştur. Çevremizde çoğu birey şuan ki şartları ne olursa olsun ‘Evet, özgürlüğümü önemserim, özgür olmayı isterim’ diyecektir. Peki özgür olmak ne demektir? Başkasının işinde, çalışmadan yaşamak mı? Ya da işi ne olursa olsun, kazancını kendi hazları doğrultusunda tüketmek mi? Veyahut düşünce ve fikirlerini dilediği gibi ifade edebilmek, diğer taraftan bir çocuk için, istediği zaman sokağa çıkıp oynamayı ifade ederken, çalışan yetişkin bir birey için ise evde istediği kadar zaman geçirmek olabilir. Bu örnekler uzayıp gider. Peki, bütün bu örneklerden sonra özgürlük görecelidir diyebilir miyiz? Evet diyebiliriz, özgürlüğün tanımı, işlevi kişinin sahip olduğu koşullar ve şartlara göre değişkenlik gösterir.
Freud, her bireyin özgürlüğü gerçekten istemediğini çünkü özgürlüğün gerektirdiği sorumluluğu, her bireyin taşıyamayacağını söyler. Bu perspektiften yaklaşınca aslında, kişiler sorumluluğunu taşıyabilecekleri kadar kendi özgürlük sınırlarını genişletirler. Daha fazla kontrollerinden çıkacak, belki onları başarısızlığa sürükleyecektir. Bu nedenle, bizleri çoğu durumda bir fikir, bir grup veya topluluğa bağlı kalma düşüncesi rahatlatır. Aslına bakarsak, toplumsal bir varlık olan insan, her ne kadar özgürlük peşinde olsa da günün sonunda yine topluma geri dönecek ve kendi doğasına uygun davranacaktır. Özgürlük yine sadece ihtiyaç ve şartlarımızın el verdiği düzeyde gerçekleşmiş olacaktır. Belki de özgürlüğün sihri buradadır, kim bilir....