ÖTEKİLER

Ortaokul 1. Sınıfta çekilen o fotoğrafın kaybolması belki de isabet olmuştur diye düşünürüm bazen…

Ceket farklı, pantolon farklı, içine giydiğim yakası olmayan gömlek, altındaki spor ayakkabısı bile farklı olan , her haliyle , “zorlama” bir kombin ve sözde okul formasıydı …

Tabi, bu durumu sadece maddi olarak izah etmek de mümkün değil. o yıllarda, ailelerin , çocuklarını ilkokuldan sonra da okutmak konusunda ki isteksizliğinin de bir göstergesi olarak açıklayabiliriz. Tabii bir istek , arzu ve heyecan duymadıkları da kesindi…

O şartlar altında, ne kılık kıyafeti ne maddi durumu ne imkansızlığı sorun edecek, o tür mazeretlerin arkasına sığınacak bir çocuk ve öğrenci olmadığım düşüncesindeyim.

12 yaşında, kendi inisiyatifim ile başladığım çalışma hayatına halen devam ediyorum…

Büyüklerimizden devraldığımız tutukluk, çekingenlik ve korkularla hayata başlayan insanlar olarak, gerek Gaziantep ve gerekse sonrasında İstanbul’daki hayatımda, karakteri , tavrı ,tarzı duruşu ile , farklılıkları ile, inancı mensubiyeti ile kendisini ötekileştiren , ne yaparsa yapsın , ters bakışını değiştiremediği ,büyük kalabalıklar içinde bile fark edilerek ,bir takım kişi , kurum ve zümrelerce ,hor ve hâkir görülen , ve olabildiğince , her alanda ayrımcılığa tabi tutulan bir neslin fertleri ve mensupları idik.

Öyle ki başarınızdan dolayı ödül aldığınız bir törende, kendinizi fotoğraf karesinin en arka sırasında bulur, mercekle bakılsa bile seçilemeyecek silik bir figür olarak dururdunuz …

Kesin olan bir şey varsa o da, diş tırnak çalışıp bütün gücümüzle mücadele verdiğimiz hayatın, fırsat ve imkanları bizlere altın tepsi ile sunmadığı, bununla birlikte her hatamızın bedelini ise ağır ödediğimizdir …

Başkaları, bir hata yapsa o tecrübe, bizimki ise felaketimiz olmuştur …

Maddi ve sosyoekonomik durum özel sektörde böyle olduğu gibi, kamuda bir memuriyete gireyim diye de şahsen hiç düşünmedim bile. Zira , o dönemlerde , “ Açık öğretim mezunlarını neden idari yargıda hakim olarak atadınız“ diye soran gazetecilere ,

“Ne yani kendi partililerimizi değil de , MHP’lileri mi alacaktım? “diye beyanat verebilen siyasetçiler , 28 Şubat gerekirse 1000 yıl sürecek diyen vesayet odakları vardı bu ülkede …

Benim ise, eşim, dostum , tanıdığım , siyasetçi , milletvekilim, amcam ,dayım veya bana tavassut edebilecek hiç kimsem yoktu , zaten olsaydı da o konuda bir menfaat talep edebilecek bir karaktere sahip değildim…

Bugün, sahip olduğu hak ve özgürlüklerin değerini bilmeyen, kendisine verilen , sunulan imkanları elinin tersi ile iten , hiç bir şeyden mutlu olmayan , rutubetten nem kapan , o psikolojisi ise hiç düzelmeyen , saygısız , takıntılı , kompleksli insanları , gençleri ,maalesef;

“Gerçekle ilgili hiç bir şey bilmiyor !”