Öğrenme Yoksulluğu Büyüyor, Önlem Alınmalı!

Öğrenme yoksulluğu basit bir metni okuyamamak ve/veya okuduğunu anlayamamak olarak tanımlanmıştır. Kavram, çok geniş kapsamlı gözükse de aslında ölçülebilir bir kavram. Bu anlamda öğrenme yoksulluğu, okullaşan ama okumada temel düzeyde dahi beceri gösteremeyen öğrenci oranı ile okul dışında kalan çocukların oranının toplamından oluşuyor.

Okullaşma oranları, her eğitim sistemi tarafından yıllık olarak hesaplanan bir kavramdır ve çağ nüfusunun ne kadarının eğitim sisteminin dışında kaldığını göstermesi bakımından önemlidir. Okuma anlamada temel düzeyde beceri gösteremeyen öğrencilerin oranı ise PISA ve TIMMS gibi uluslararası değerlendirme kuruluşları tarafından periyodik olarak yapılan ölçümlerde ortaya çıkıyor.

Öğrenme yoksulluğunun hesaplanmasında 10-14 yaş grubundaki öğrenciler örneklem olarak alınıyor. Türkiye’de 10-14 yaş aralığındaki çocukların %95’i okula kayıtlıdır ve bu öğrencilerin %17,6’sı ise temel düzeyin altında okuma becerisine sahiptir. Bu oranlar üzerinden yapılan hesaplamalar Türkiye’de öğrenme yoksulluğu oranının %21,7 olduğunu göstermektedir. O halde, Türkiye’de 10-14 yaş arasındaki yaklaşık her beş çocuktan biri öğrenmede sorunlar yaşamaktadır.

Öğrenme yoksulluğunda en düşük oran %1,6 ile Hollanda’ya, en yüksek oran ise %98,7 ile Nijer’e aittir. Öğrenme yoksulluğu %10’un altında olan ülke sayısı 34 iken, %90’ın üzerinde olan ülke sayısı ise sekizdir. Türkiye’ %21,7’lik öğrenme yoksulluğu oranı ile 100 ülke arasında 45. sırada yer almaktadır.

Mart-2020’den bu yana yaşanan pandemi ve okul kapanmaları sürecinin, öğrenme yoksulluğu oranını daha yüksek oranlara çıkaracağını tahmin etmek zor değildir.

Bu noktada, öğrenme yoksulluğunu azaltmak için çeşitli tedbirler almak gerekiyor. Eğitim sistemi ve öğretmenlerle ilgili yapılacak uzun vadeli yapısal iyileştirmelerin dışında kısa vadeli ve ivedi olarak bazı önlemlerin de alınması gereklidir. Bu önlemleri şu şekilde sıralayabiliriz;

-Okul terkleri ile ilgili saha çalışması yapılmalı ve önümüzdeki eğitim-öğretim yılından itibaren bu oranın azaltılması için planlı bir program yürütülmeli.

-Okula devamsızlık konusunda, devamsızlık gerekçelerine göre öğrencileri okulda tutacak tedbirler alınmalı.

-Hemen bu hafta bütün ilkokullara bir yazı göndererek, temel okuma anlama becerilerinin tespit edilmesi ve öğretmenler tarafından yetersiz görülen öğrencilerin telafi programına alınması.

-Öğretmenlerin telafi programında gönüllü olarak görev alması için özendirici ek olanaklar sunulması.

-Öğrencilerin telafi programına katılması için veliler ve öğrencilerle iletişim kurulması ancak bu iletişimin okul yöneticilerine bırakılmayıp, psikolojik danışmanlar aracılığıyla yürütülmesi. (Kimi okul yöneticilerinin telafi programı açmamak için çaba gösterdiği duyumları çoğalmaya başladı.)

-İlkokul düzeyinde, Türkçe derslerinde okuma anlama çalışmalarına daha fazla zaman ayrılması için bir düzenleme yapılması.

-İlkokullarda, özel kuruluşlar tarafından yapılan başarı değerlendirme sınavlarının yasaklanması, öğretmen ve öğrencilerin rekabet içinde değil, işbirliği içinde bir anlayışla eğitim öğretim ve okuma anlama faaliyetlerine kanalize edilmesi.

-İlkokullarda sınıf gazetesi, okul gazetesi ve dergi çıkarılması, bu yayınlarda yazısı çıkan öğrencilerin taltif edilmesi.

Bu önlemler çoğaltılabilir.

Öğrenme yoksulluğu, ülkemizin geleceğini tehdit eden en önemli tehlikelerden biridir ve doğrudan insanlarımızı ilgilendirmektedir. Bu nedenle zaman geçirilmeden gereken önlemlerin alınması zaruridir.

Kaynaklar

Kübra Çelikdemir. Öğrenme Yoksulluğu-TEDMEM