Son zamanlarda yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de obez kişi sayısının giderek arttığına dikkat çeken Genel Cerrahi Uzmanı Op. Dr. Ömer Söylemez, “Obezitenin yalnız kendi varlığı ile ilgili değil, vücutta anormal yağ dokusu birikmesi sonucu kas-iskelet sistemi düzensizlikleri, karaciğer yağlanması, reflü, kolesterol yüksekliği, uyku apnesi, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, Tip 2 diyabet, astım ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklara yol açtığı bilinmektedir’’ dedi.

Son zamanlarda yaşam tarzı ve beslenme alışkanlıklarındaki değişiklikler nedeniyle tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de obez kişi sayısının giderek artmakta olduğunu belirten Op. Dr. Ömer Söylemez, “Obezitenin yalnız kendi varlığı ile ilgili değil vücutta anormal yağ dokusu birikmesi sonucunda kas-iskelet sistemi düzensizlikleri, karaciğer yağlanması, reflü, kolesterol yüksekliği, uyku apnesi, kardiyovasküler hastalıklar, hipertansiyon, Tip2 diyabet, astım ve depresyon gibi psikiyatrik hastalıklara yol açtığı bilinmektedir’’ şeklinde konuştu.

Obezitenin tanımını yapan Op. Dr. Ömer Söylemez, ”Obezite özellikle gelişmiş ülkelerde sanayileşme ile birlikte, hareketsiz yaşam ve sağlıksız beslenme gibi etmenlerin de etkisiyle daha belirgin bir duruma gelmiştir. Dünya Sağlık Örgütü'ne (DSÖ) göre fazla kiloluluk ve obezite, vücut yağ kütlesinin yağsız kütlesine oranla artması ile karakterize kronik bir hastalık olup vücutta aşırı yağ depolanmasıyla ortaya çıkan, fiziksel, ruhsal ve sosyal sorunlara neden olabilen, enerji metabolizması bozukluğudur’’ dedi.

“Obeziteyi sınıflandırmak mümkün”

Beden kütle indeksinin nasıl hesaplandığından bahseden Op. Dr. Söylemez, “Beden Kütle İndeksi (BKİ) veya Vücut kitle İndeksi (VKİ), yetişkinlerde aşırı kilolu ve obeziteyi sınıflandırmak için yaygın olarak kullanılan basit bir boy kilo indeksidir. Bir kişinin kilogram cinsinden ağırlığının metre cinsinden boyunun karesine bölünmesi (kg/m2) olarak tanımlanmaktadır. Yetişkin bireylerde BKİ’nin 18-25 arasında olması normal kilolu olarak değerlendirilmektedir. BKİ’si 25 kg/m2 büyük olması durumunda fazla kiloluluğu, BKİ’si 30 kg/m2 büyük olması durumunda ise obeziteyi göstermektedir. Sınıflama yapmak gerekirse 1. Derece Obezite BKİ 30-35, 2.Derece Obezite BKİ 35-40, 3.Derece ObeziteBKİ’si 40'dan büyük olanlar ise morbidobezite olarak tanımlanmaktadır” şeklinde konuştu.
Op. Dr. Ömer Söylemez, obezite ve neden olduğu hastalıkların insan ve toplum yaşamı üzerinde sadece biyolojik olarak değil, aynı zamanda psiko-sosyal ve ekonomik olarak önemli etkilerinin olduğunu vurguladı.

“Tedavi seçenekleri”

Obezitede cerrahi tedavilerle ilgili bilgi veren Op. Dr. Söylemez, şu bilgileri paylaştı:

“Bariatrik cerrahi mide hacminin küçültülmesi ve/veya beraberinde küçültülmüş mide ile belirli ince bağırsak kısımları arasında yeni bağlantılar oluşturulması şeklinde yapılan ameliyatlardır. Bariatrik/metabolik cerrahisi yapılmış bireylerde sağlıklı kilo kontrolü ile vücutta bazı hormonların daha aktif hale gelmesi ile metabolizmalarında olumlu düzelmeler gelişmektedir. Özellikle açlık-tokluk hormonları ile glikoz metabolizmasında aktif rol alan insülin ve glukagon seviye ve aktivitelerinde olumlu düzelmelerin oluştuğu bilinmektedir. Dolayısıyla, bu ameliyatlarla kilo kontrolünün sağlanmasına ek olarak Tip2 DM (şeker hastalığı), hipertansiyon, kolesterol yüksekliği, karaciğer yağlanması ve uyku apnesi gibi obezite ilişkili metabolik sorunlar da büyük ölçüde düzelmektedir.”

“Obezite cerrahisi için uygun hasta seçimi”

Fast food tüketimi öğrenme bozukluklarına neden oluyor Fast food tüketimi öğrenme bozukluklarına neden oluyor

Obezite cerrahisinde hasta seçiminde dikkat edilmesi gerekenlere değinen Op. Dr. Söylemez, “Yaşam tarzı değişikliği ile en az 6 ay süresince kişiye özgü diyet uygulaması ve ilaç tedavisine yanıt vermeyen hastalarda obezite cerrahisi en son seçenek olarak uygun hastalarda düşünülmelidir. BKİ’ si 40 kg/m büyük olan veya BKİ’ si 35 kg/m büyük olan, kilo kaybıyla iyileşebilir bir veya daha fazla obeziteyle ilişkili ciddi hastalığı bulunan hastalar için (bu hastalıklar; Tip-2 diyabet, iyi kontrol edilemeyen hipertansiyon, yağlı karaciğer, obstruktif uyku apnesi, obeziteye bağlı hipoventilasyon, diz ve kalça osteoartriti, idiopatik, gastroözofajiyalreflü, yaşam kalitesinin düşmesi gibi) obezite cerrahisi prosedürleri düşünülmelidir’’ ifadelerini kullandı.

“Obezite cerrahisi yöntemleri”

Bariatrik cerrahi yöntemlerinin 3 ana başlıkta toplandığını belirten Op. Dr. Söylemez, bunları şöyle sıraladı:

”Gıda Alımını Kısıtlayıcı Yöntemler (hacim küçültücü): (SleeveGastrektomi/ tüp mide -mide küçültme), Emilim Bozucu-düzenleyici Yöntemler: Emilimin aktif olduğu ince bağırsak alanının bypass edilmesi ve/veya emilimde rol oynayan biliopankreatik salgılarla karşılaşmayı engelleyerek kilo kaybına yol açan ameliyatlardır. (Mini Gastrik Bypass ve Roux-en-Y Gastrik Bypass), Kombine Yöntemler: İlk iki yöntemin (emilim bozucu + alımı kısıtlayıcı) kombine edilmesiyle geliştirilen yöntemlerdir. Her iki etkiden de yararlanılır (BiliopankreatikDiversiyon ve Duodenal Switch). Ameliyat sonrası genellikle hastanede 3 gece 4 gün takip ve tedavileri sonrası taburcuları planlanmaktadır. Taburculuk sonrası diyet ve fiziksel aktiviteler hakkında bilgilendirmeler yapılmaktadır. Hastaların 1-3- 6-12. aylarda rutin kontrollere gelmesi önerilmektedir.”

Editör: Haber Merkezi