Tarih 07 Ocak 1997…
Hedef Gazetesinde “GÜZELLİKLER-ÇİRKİNLİKLER “ köşemde bu yazıyı kaleme almışım… Bu yazıyı kaleme almama neden olan olayları yâd etmek istedim…
“Geldiğimiz kültürün esaslarını daha doğrusu ulus kültürünün ne olduğunu kaç kişimiz biliyoruz?
Ben iddia ediyorum… Hiç birimiz!
Kendimizi nasıl koşullandırmışsak, şartlandırmışsak; bizim için doğru olan yanlışları, hiçbir şekilde kabullenmiyor, hazmedemiyoruz. Doğrularla, gerçeklerle yüz yüze gelmekten öyle korkuyoruz ki; bunu hissettiğimiz an ne yapacağımızı şaşırıyor, lüzumsuz bir panikle hemen savunmaya geçiyoruz.
Peki, neyi savunuyoruz?
Yanlışlarımızı…
Yanlış olduğunu bildiğimiz halde; o ne olduğunu bilmediğimiz – tarif eder misiniz dendiğinde; tarif dahi edemediğimiz – kültür sentezinden icat ettiğimiz gururumuz yüzünden, yanlışlarımızı kabullenerek; ‘haklısınız, ben burada yanlış yaptım, hatalıyım özür dilerim’ diyebilecek yürekliliği gösteremiyoruz!
Ve şapkamızı önümüze koyarak kendi kendimize: ‘Ben nerede yanlış yaptım?’sorusunu soramıyoruz…
Peki, ne yapıyoruz?
En can arkadaşımız, en can dostumuz, akrabamız, yakınımız; ‘Sen bu işi yanlış yaptın, yapıyorsun’ dediğinde vay onu söyleyenin haline. Kıyamet koparır, sitemler eder, kahırlar ederiz. Hatta saçımızın sakalımızın ağarmamsına bakmadan küseriz.
Gel bu deveyi bu hendekten atlat, atlatabilirsen!
Yukarıda da söylediğim gibi, genel kültürümüzün yanlışlarına tuhaf bir bağlılıkla sıkı sıkıya sarılmış, gerçeklerle yüz yüze gelmemek için, olaylarla ilgisi alakası olamayan kişi veya kişileri sorumlu tutarak bu konuda ki aczimizi ortaya koyuyoruz.
Nedendir bilinmez, önce erkekçe oturup dobra dobra konuşmaya utanırız… Sonra kavga etmeye utanmayız…
Bu da, kültürümüzü nasıl bir sentezden geçtiğinin ve kültürümüzü tam olarak bilmediğimizin basit bir göstergesi değil mi?
(…)
Yukarıda da söylediğim gibi nasıl icat ettiğimizi bilmediğimiz gururumuzla gelen misafirin etrafında pervane oluruz. Neymiş efendim, misafir… Misafir ağırlıyoruz! O misafir biz kendine misafir olduğumuzda, bizim kendine göstermeye çalıştığımız saygının, ikamın misafirperverliğin kaçta kaçını gösteriyor? Bunun aşırılığını düşünmek dahi ‘olmaz efendim, biz aileden, atadan böyle gördük…
Misafir’e hürmet edilir!
Be adam, o sana senin ona yaptığını yapmıyorsa, sen her seferinde ona ENAYİCE niçin hürmette kusur emememek için çırpınıyor, bunda ısrar ediyorsun?
(…)
Antep’imizin düşman işgalinden kurtuluşunun 75. Yıldönümünün çok daha iyi günlere vesile olması dileğiyle mübarek şehitlerimizi hürmet ve rahmetle anarken, gazilerimize sıhhat ve afiyet diliyorum…
Yeni yılımızı da en samimi dileklerimle kutluyor, ülkemize huzurlu nice yıllar diliyorum…
Saygılarımla efendim.”