Minik Bedenler İçin Mücadele Çetin Olacak!

Eğitimin üç temel dinamiği vardır. Bunlardan birinin eksikliği diğerlerini de otomatik olarak etkilemektedir. Yaşam boyu süren eğitim aile ile başlar, okulda gelişir ve en sonunda da sosyal hayatta uygulama alanı bulan bir süreçten ibarettir.

Bunlardan dinamiklerden birincisi, toplumu oluşturan birincil öneme sahip olan çekirdek ailelerimizde başlayan eğitimdir. Hatta biraz daha geriye gidelim bebeğin anne karnında geçirdiği süre de dâhil olmak üzere öğrenme becerileri gelişmeye başlıyor. Aile içi huzur ve mutluluğun olduğu evlerde daha sakin ve mutlu, ikili ilişkiler kurabilen, paylaşmayı bilen çocuklar yetişmekte. Bu huzurla yetişen çocukların, ruhsal ve zihinsel yönden de gelişimleri daha başarılı olduğu su götürmez bir gerçek. Ailedeki şiddetli geçimsizlik, boşanmalar, içki ve sigara alışkanlıkları çocukları daha küçük yaşta sıkıntılarla baş başa bırakmakta .  Hatta ruhsal,  fiziksel ve zihinsel gelişmelerini engellemekte.  Esrar, eroin gibi zararlı madde bağımlılığı ve hırsızlık vs. çocuklarımızın geleceğini yok etmektedir. Unutmamalıyız ki yolun henüz başında olan çocukların bu yolda ilerlerken yanlarına alacakları malzemelerin kalitesi en başta aileden başlar.
Gelelim ikinci dinamik olan okullarımıza. Tabi yanında öğretmenlerimiz ve uygulanması istenen yeni kanunlar, değişen müfredatlar, eğitim sistemi, sınav sistemi,  içinden çıkması zorlaşan tercih dönemleri, bir türlü kararı verilemeyen örgün eğitim mi?  Mesleki ve teknik eğitim mi? sarmalından çıkamayan veliler ve çocuklarımızın yetkinliklerinin belirlenip doğru eğitime yönlendirilemeyişleri. Çocuklarımızı ve gençlerimizi hayata, geleceğe taşıyacak düşüncenin ve gelişimin önünün hep tıkanması. 
Şu sıralar gözüme çokça takılan bir örnek vermek isterim.  Son zamanlarda ‘’Bilim Şenlikleri’’ her okul da yapılır oldu. Yapılsın yapılmasına da içleri ne kadar dolu, neler öğretmekte, kaç tane proje derece alabiliyor?  Sadece yapılmış olmak için mi yapılıyor? Bilemiyorum. Şenliklerin ve verilen her eğitimin, yapılan her uygulamanın içeriğinin kaliteli olup olmadığını da öğretmenler tartıp biçmeli diye düşünüyorum. Eğitim sisteminde bir de dikkatimi çeken şeyin en başında ‘’SAYGI’’ gelmektedir. 
Bizlerin zamanında böyle söylediğime de bakmayın,  çokta bir yaşım yok ama biz hocalarımıza saygı duyar ve gördüğümüz zaman biraz da titrer korkardık. Bu korkma emin olun şiddet uygulandığı için falan değil tamamen büyüğe ve eğitimciye saygıyı öğrendiğimiz ve öğretildiği içindi. Rahmetli Büyükbabam da bir eğitimciydi. Allah ondan razı olsun kendisinden çok şey öğrendim. Kendisi şöyle derdi: Ben okulda nöbetçi iken koridorda bir tane bile çocuk bağırarak gezemezdi,  beni görünce kaçacak yer ararlardı derdi. Daha sonra yetiştirdiği öğrencilerine rastlandığımızda hepsi de gördüğü yerde eline sarılır ve çoktan meslek sahibi olmuş hayata atılmış olurlardı. Şimdi, öğretmenlerin öğrencilerine  yan baktı diye veya soru sordu herkesin içinde çocuğum rencide oldu diye M.E.B’i ayağa kaldıran veliler tanıyorum.  
  Demem odur ki, çocuklarımızın gençlerimizin mesleki alanda gelişimini sağlarken ahlaki manevi değerlerini geliştiremiyorsak, iyi bir doktor iyi bir mühendis yetiştirmiş oluruz evet. Ancak bu “iyi” ifadesi yalnızca mesleki anlamda kalır. Unutmamalıyız ki, manevi değerleri olmayan bir insan işini her zaman kötüye kullanmaya meyilli olacaktır.

 

Üçüncü ayağa gelecek olursak ilk iki bölümü de içine alan derya deniz olan sosyal çevre.  İnsan, hayatının ileriki dönemlerinde okuldan değil, çevresinden aldığı tepkilere göre hareket eder ve belli donanımlar kazanır. Ayrıca hayat dersi, okuldan değil, çevreden alınır. Siz de muhakkak  duymuşsunuzdur bu sözü; ‘’Hayat üniversitesinden mezun oldum’’ derler. İşte bu söz boşa söylenmemiştir, hayat dersi alanların güzel bir tabiridir. Dolayısıyla, sosyal çevre dediğimiz uçsuz bucaksız kavram, öyle sadece cafe de oturduğumuz yer değildir. Birlikte top oynadığımız arkadaşlarımızdan tutunda, toplu taşıma araçlarında karşılaştığımız insanları, ailemizi, akrabalarımızı, sıra arkadaşlarımızı, sırdaşlarımızı vb. de içine alan teknolojide yaşanan hızlı gelişim ile iletişimdeki çeşitliliğin yaygınlaşma sanal arkadaşlıklar ve sosyal medyanın da beraberinde getirdiği çocuklarımızı yirmi dört saat kullanan yönlendiren birer aygıttır.
Bu sebeple; yol uzun, zaman az, hızlı ve etkin kararlar almanın tam da sırası.