Dünkü İYİ Parti Gurup Toplantısında Sayın Meral Akşener olacak-olmayacak birçok laflar etti. Siyaset bu, torba değil ki ağzını büzesin, söylenir de söylenir. Nedense bu söylenenler bir süre sonra ne üzerinde durulur ne de uygulamaya konur.
Geçen çarşamba günü Sayın Meral Akşener, yine bir hayli konuştu. Bir ara emeklilerden söz etti. Emeklilerin perişan halinden üzülerek bahsetti. Ya kendiliğinden gelen belki de parti tarafından öğretilmiş bir emekliye Sayın Meral Akşener:
-Emekli aylığın ne kadar?
Diye sordu. Emekli:
-7.500,00 lira. İki çocuğumu okutuyorum.
Sayın meral Akşener:
-Akşam ne yedin?
-Makarna.
Tabi bu cevap Sayın Akşener’in aynı konuda biraz daha konuşmasını sağlamış oldu.
Şimdi Sayın Akşener’e benim bir sorum var.
-Meral Hanım, emekliye akşam ne yediğini sorduktan sonra niçin dönüp de milletvekillerinden birine:
-Milletvekilim, sen akşam ne yedin?
Diye sormadın, neden?
Rahmetli Orhan Veli Kanık, Nasrettin Hocanın fıkralarını şiir haline getirmişti. İşte onlardan biri:
Derler ki “Düğün var falanca yerde
Kazanlar dolusu pilavla zerde!
Galiba şimdi de yemek zamanı…”
Görmeyin Hocadaki heyecanı.
Bir anda zihni allak bullak olur.
Ne yapsa da gitse düğün evine?
Düşünür taşınır, çareyi bulur.
Çabucak bir zarf alır eline;
Ah, al moru mor, kapıya damlar.
Açıp ne istediğini sorarlar.
-“Bir mektup var da ev sahibinin;
Onu getirmiştim. –“Eh! Buyurun girin.”
Sırtında samur bir kürk, görünür ev sahibi.
Hoca eline zarfı tutuşturduğu gibi
Geçer kurulur sofranın başına;
Çala kaşık dalar düğün aşına.
Adam bakar bakar zarfın üstüne;
Sonra Hocaya der ki: -“Yahu, bu ne?
Üzeri yazılı değil bu zarfın.”
Hoca içine gömülüp hoşafın:
-“Aceleye geldi, der, af buyurun,
İçi de yazılı değildir onun.”
Boş, dolu. Hoca karnını doyurdu ya!
Orhan YALKIN