Değerli Yaşamseverler,
Yeni bi haftadan daha merhaba.
Karantina halleri devam ediyor. Bir süre daha evlerimizde kalmaya devam edeceğiz. Bana iyi geliyor evde kalmak. Eskiden her sabah 7’de işe gitmek için yollara dökülür, trafikte epey zaman geçirir, iş yerinde onlarca toplantıya katılır, akşam yine aynı trafikte eve dönerdim. Eşimi ve çocuklarımı kısıtlı zamanlarda görebilirdim. Şimdi karantina sayesinde benim için en değerli insanlarla 7/24 birlikte olma şansını elde ettim. Üstüne üstlük anlamsız koşturmacalarım sıfırlandı. Benden mutlusu yok :)
Gelelim bu haftaki konumuza.
Memnuniyetsizlik duygusunun altında yatan sebep nedir?
Yaptığım güzel girizgahtan sonra memnuniyetsizlik konusuna pat diye geçiş yapmama şaşırmayın, zira yazımın sonunu başına bağladığımda ne demek istediğimi anlayacaksınız.
Memnuniyetsizlik konusu bir okurumdan geldi. Bu okurum bu konu hakkında yazmamı istedi. Her şeyimiz var ama hiçbir şeyden memnun değiliz.
Neden?
Bu sorunun cevabı kanımca “zevk” ve “mutluluk” duygularını karıştırmamızdan kaynaklanıyor. Zannediyoruz ki zevk aldığımız şeyler bizi mutlu eder. Halbuki pek de öyle değil.
Bakın anlatayım.
Zevk ve Mutluluk duyguları arasında yedi fark var.
1. Fark: Zevk kısa süreli, Mutluluk uzun sürelidir.
2. Fark: Zevk içgüdüsel, Mutluluk ruhanidir.
3. Fark: Zevk almakla ilgili, Mutluluk vermekle ilgilidir.
4. Fark: Zevk maddesel şeylerle elde edilir, Mutluluk maddesel şeylerle elde edilmez.
5. Fark: Zevk yalnız başına alınır, Mutluluk başka insanlarla birlikte paylaştıkça elde edilir.
6. Fark: Zevkin fazlası mutlak şekilde bağımlılığa sebep olur, madde bağımlılığı, bir davranış şekline bağımlılık gibi. Sizi esir alır. Ancak Mutluluk, dozu ne olursa olsun, herhangi bir bağımlılığa yol açmaz. Sizi özgür bırakır.
7. Fark: Zevk vücudunuzda dopamin hormonu salgılatır. Mutluluk seratonin hormonu salgılatır.
Bunlar beynimizin ürettiği ve nöronlarımız arasında iletişim kurulmasını sağlayan iki biokimyasal.
Peki bu neden önemli?
Dopamin, yani diğer adıyla Zevk hormonu, bir sonraki nöronu heyecanlandırıyor. Çok fazla ve sıklıkla heyecan yaşayan nöronlar ise heyecan dozu arttıkça bir noktada artık heyecanı kaldıramaz oluyor ve sonunda ölüyor. Nöronların öldüğü noktada ise bağımlılık başlıyor. Yani bir şeyi artık bir şey hissetmeden yapma hali... korkunç değil mi?
Seratonin ise aşırı heyecanı baskılıyor. Bir sonraki nörona heyecan yerine memnuniyet mesajı veriyor. Nöronları heyecanla ateşlemek yerine onların sakinleşmesini sağlıyor. Memnuniyet ve sükunet mesajı alan nöronlar Mutluluk moduna geçiyor.
En ilginç nokta tam da burada beliriyor.
Seratonin hormonunu baskılayan tek bir hormon var. O da dopamin. Yani ne kadar fazla Zevk’e odaklanırsanız o kadar az Mutlu oluyorsunuz.
İnanılmaz, değil mi!
Halihazırdaki dünya düzenine bakın lütfen. Ekonomik ve yaşam sistemlerimizin hepsi Zevk ile Mutluluğu birbirine karıştırıp ikisinin aynı şey olduğu mesajı üzerine kurulu. Hatta ne kadar çok Zevk alırsanız o kadar Mutlu olacağınızı öneriyor tüm sistemler. Her şeyin “daha” fazlasının bize mutluluk getireceği mesajı pompalanıyor.
Daha fazla para, daha büyük ev, daha fazla yemek, daha fazla konuşmak, daha fazla çalışmak, daha fazla gezmek, hep kazanmak, hiç kaybetmemek... yaşamdan alınacak hazzın bu dahaların içinde olduğu mesajı veriliyor.
Siz de bu mesajı alıp uygulamaya koymayı seçerseniz vay halinize! Ömür boyu mutsuzluğa imza atmış oluyorsunuz.
Kronik mutsuzluk ve memnuniyetsizlikten yakınıyorsanız lütfen bu yazıda paylaştıklarımı dikkate alın. Memnuniyetsizlik sorununuzun kaynağında Mutluluk eksikliği yatıyor olabilir. Mutluluk eksikliğinin kaynağında ise Zevk ve Mutluluğu birbirine karıştırmanız yatıyor olabilir. Hormonlarımızın çalışma şekline bakacak olursak Zevk ve Mutluluk birbirinin aynısı değil zıttı.
Yazımın başında anlattığım Mutluluk halime dönecek olursam, karantina öncesinde her şeyin “daha”sını yapmaya çalıştığım bir hal içerisindeydim. Sevdiceklerimle geçirdiğim zaman ise oldukça kısıtlıydı. Karantinayla birlikte “elimden gelenin en iyisini” yapma haline büründüm. Üstüne üstlük sevdiceklerim yanı başımda.
İkisi arasında, tahmin edersiniz ki, dağlar kadar fark var.
“Mutlu insanlar hiçbir zaman mutluluğa doymazlar.” Heredotos
Sevgiyle,