Sınırları kesin olmayan coğrafi, tarihi ve kültürel bir adlandırma olan ‘’Güneşin doğduğu yer’’ anlamına gelen Levant Bölgesi genel olarak Toros Dağları’nın güneyini, Mısır, Lübnan ve Filistini, Arap yarımadasının belli bir parçası ile Ortadoğu’nun geniş bir bölümünü kapsamaktadır. Levant Bölgesinde yer alan Mısır’dan başlayarak Batı Şeria’yı içine alan, İsrail, Filistin Kuzey Suriye düzlüğünden uzanarak, Amik ve İslâhiye Ovalarını kendilerine yaşam alanı olarak seçen medeniyetler Dünya Kültürel mirasına önemli yerleşimler bırakmışlardır. Antik Mısır, Sidon, Beyrut, Biblos, Kudüs, Jericho, Beersheba, Ashkelaon, Damascus, Petra, Hama ve Ugarit gibi önemli yerleşimleri barındıran Doğu Akdeniz ve Orta Doğu arasında kalan kültürel açıdan zengin olan Levant Koridoru günümüzde Hatay’ı içine alarak İslâhiye düzlüklerine kadar olan alanı kapsamaktadır.
Kültürel ve tarihi açıdan zengin olan Levant bölgesinin kuzeyinde yer alan Taşlıgeçit höyüğünde yapılan Tahtaköprü Barajı Kurtarma kazılarında yüzeyde tespit edilen ve bölgenin 1. Derece fay hattı üzerinde bulunmasından dolayı şiddetli bir deprem sonucu yıkılmış olan Roma dönemine tarihlendirilen anıtsal yapılar açığa çıkarılmıştır. Daha önceleri yapılan arkeolojik kazılarda höyüğün demir çağına tarihlenmesi ve güncel dönem kazılarında ise Roma dönemine ait mimari tabakalara ve buluntulara rastlanması bölge arkeoloji açısından heyecan uyandırmaktadır.
Stratejik açıdan son derece önemli olan İslâhiye Ovasında yer alan Cobahöyük, Zincirli Höyük, Gedikli Karahöyük, Tilmenhöyük gibi onlarca höyükten biri olan Taşlıgeçit höyük Ağalarobası köyü sınırlarında bulunmaktadır. Höyük ilk defa 1950 yılında U. Bahadır Alkım tarafından yapılan yüzey araştırmasında bulunmuştur. Taşlıgeçit höyük Tahtaköprü Barajı’nın etki alanında kalacağından dolayı yapılan arkeolojik kazılar sonucunda höyüğün M.Ö. 3000-1200 yıllarına tarihlendirilen bir yerleşim olduğu anlaşılmıştır. Bu yerleşim yerinde şehir devletlerinin yaşadığı ve önemli bir ticaret merkezi konumunda olduğu tespit edilmiştir. Yapılan arkeolojik kazılarda önemli mimari kalıntıların yanı sıra kentin surları, depolar ve mühürler ele geçmiştir. Tilmenhöyük’te yerleşimin sona ermesiyle Taşlıgeçit yeniden iskân edilerek masif savunma sistemleri, kaleleri, üst düzey konutları ve geniş evleri ile önem kazanmıştır. Hititlerin, Anadolu’da başkent Hattuşa (Boğazköy)dan sonra en büyük yerleşimlerinden biri olan Tilmenhöyük ile aralarında alçak bir sıradağ bulunan Taşlıgeçit Tilmenhöyük gibi Karasu Nehri’nin kenarında yer almaktaydı. Tahtaköprü Baraj Gölü’nün etki alanında kalan höyük yaz dönemlerinde suların çekilmesiyle tamamen ortaya çıkmaktadır.
Taşlıgeçit ilk olarak 1950 yıllarında o dönemde Prof. Dr. Bahadır Alkım’ın asistan olan Prof. Dr. Refik Duru tarafından araştırılmış, 1980’ lerde ise dönemin müze müdürü İlhan Temizsoy tarafından incelenmiştir. 2004 yılında İtalyan – Türk ekibin ortak çalışması ile saha çalışması başlamış ve 2009-2010 yıllarında Gaziantep Müze Müdürlüğü yönetiminde İtalya Bologna Üniversitesi öğretim üyesi olan Nicolo Marchetti bilimsel kazıları gerçekleştirmiş ve arkeopark haline getirilmiştir. Son dönem kazıları ise Gaziantep Üniversitesi Arkeoloji Bölüm Başkanı Prof. Dr. Atilla Engin tarafından sürdürülmekte ve Roma dönemine ait bir kompleks yapısı ile parfüm şişesi, hayvan iskeletleri, insan uzvuna ait parçalar açığa çıkartılmıştır.