Körler- Sağırlar.....

Bazı adamlar, daha önce pek kimsenin görmediği adı sanı duyulmadık, prototipler var ki bir STK toplantısında veya yemek organizasyonunda, ödül törenlerinde boy gösterip en ön masada oturup, herkesle ama herkesle tokalaşır, kırk yıllık ahbabı gibi muhabbete başlar bir arada kartvizitini de hâlâ şaşkın olan muhatabının eline tutuşturuverir!

Bazen, gazete ve dergilerde, bazı internet haber sitelerinde görüyorum; Efendim, yılın yöneticisi, yılın iş adamı gibi kimsenin bilmediği, tanımadığı kimselere ödüller dağıtılıyor, “kerameti kendisinden menkul” o kimseler de başarı bir yana, en ufak bir mesleki sektörel faaliyeti olmadan sözüm ona ramp ışıklarına çıkarılmaya çalışılıyor.

Kendi kendime bazen düşünüp dertleniyorum; “ben embesil “ o kadar zor şartlarda yüksek tahsil yap , sektörün en zor zamanlarında , genç yaşında imkansızlıklar içinde inisiyatif al ,sorumluluk üstlen, tamamı hukuki içerikli 5 sektörel kitap çalışması kaleme al , ondan sonra da , ödül törenlerinde -zaten üvey evlatsın da -hiç olmazsa bir “başını okşayan, aferin diyenin” yalan yapmacık teşekkür edenin olmasın!

Düşünün, ödül aldığınız bir törenin kapanış seremonisinin, “ aile fotoğrafı “ kısmında , bile fotoğrafın en arka sırasında mercekle seçilebilecek kadar belli belirsiz , “silik” bir figür olarak kalıyorsunuz.

Çünkü, ön sıralarda yer almak , ön plana çıkmak için , omuz zoruyla itiş- kakış ilerleyecek bir karakterde değilsinizdir.

Bu hiç değişmez.

Aslına bakarsanız, hasbelkader ve gönüllülük esasına dayalı olarak, kendi alanında , 30 küsür yılda “ literatür “ yazmış bir insan olarak , kapitalist , burjuvazi ile hiç bir zaman barışık olmadım ve daima arka planda çatışma halinde oldum .

Böyle, ramp ışıklarına çıkmaktansa, geleceğin lojistik uzman ve yöneticilerinin yetişmesine katkı sağlamak, onların mesleki gelişim ve kariyer planlarına yardımcı olmak beni çok daha mutlu ediyor…

30 yılın, maddi bilançosuna gelince o da pek parlak sayılmaz.

O zaman da , Gaziantep Filiz Kıraathanesinde, 1 fincan kahve ve 1 paket sigara en büyük lüksümdü. Bugün de öyle …

“Bir hesap uzmanı iken, bu kadar zor, riskli ve meşakkatli olan bir sektöre neden girdim?” diye kendime sorduğumda, onun da geçerli bir açıklaması yok …

Bir zaman, Fenerbahçe’ye teknik direktör olduğunda, Mustafa Denizli’ye sordular ;

“Fenerbahçe’ye neden geldiniz? “O da şöyle cevap vermişti; “ Belamı arıyorum “

Benim durumum da o misal …