KENDİNDEN ÇOK SEVDİĞİN HER ŞEY SANA ZARAR VERİR

Son zamanlarda sürekli yaşadığım şey anlık duygularımın değişkenlik göstermesi. Durum veya ortama göre şekil alabiliyor, bir an çok mutlu hissediyorken yarım saat içinde kendimi huzursuz ve mutsuz hissederken bulabiliyorum. Bu durumu sadece ben yaşıyorum sanıyordum hatta altında yatan bir sebep mi var diye kendimi çok sorguluyordum ve bir cevap bulamıyordum. Ancak son dönemde konuştuğum birçok insan bu durumu yaşadığını ve bir nevi geçici depresyon tarifleri verdiklerini fark ettim. Eskiden yapılan aktivitelerden artık eskisi gibi zevk alamamak, çok sevilen insanlarla bir arada da olsak bile can sıkkınlığı yaşama, sürekli evde oturma ve yatma isteği, iştahta azalma, gece uyku düzeninin bozulması, yapılan iş ve görevlerde erteleme isteği gibi durumlar eğer çok sık yaşanmaya başlandıysa bunlar depresyon belirtileri olabilir. Bende yaklaşık 2-3 hafta öncesine kadar bu durumdaydım. Düşündüğümde bir sebep bulamadım ama illa altında bir sebep mi yatması lazım? Genel de bir durum, kişi, yaşanılan bir olaya bağlı olarak bu durum gerçekleşebilir ya da geçmişte yaşadığımız bir travma günümüzde tekrar gün yüzüne çıkmış ise bize belli etmeden sinsice kendini bir şekilde belli etmeye başlar yukarıda saydığım belirtileri göstererek.

 

En önemlisi ben ne istiyorum? Vücudum bana ne mesaj veriyor? Duygularım ne ifade ediyor? Düşüncelerim neye göre değişkenlik gösteriyor? Bu soruların cevabını sıkça kendimize sormamız gerekir. Bir insan kendini dinlemeyi bıraktığı zaman bütün hastalıklar vücudumuzda ve zihnimizde harekete geçmeye başlıyor. Çok çalışmaya başlamak, kendini önemsememek, kendin için bir şey yapacakken bir yere yetişmen gerektiği için ertelemek, seyahat planını ertelemek, çok sevdiğin bir insanın kaybı, bitmek bilmeyen görevler ve sorumluluklar… gibi birçok durum depresyonun oluşumuna biz fark etmeden zemin oluşturuyor olabilir.

Zihin ve beden bağlantısı çok önemlidir. Zihnimiz ne diyor bedenimiz nasıl harekete geçiyor? Okuduğum bir kitapta son dönemde vücudumuz ile ilgili bir rahatsızlık duyduğumuzda hemen ona göre doktor randevusu aldığımızı ve o doktora gidip sorunumuzu paylaştığımızı söylüyor. Böylelikle zihin ve beden birbirinden ayrılmış oluyor. Düşüncelerimizin bir önemi kalmıyor ve ağrılarımıza göre hareket ediyoruz. Ama o ağrıların oluşmasını sağlayan aslında bir düşünce sistemimiz var. Düşünce gücü ile iyileşme adında bir kitap okumuştum ve bu kitapta bahsedilen şeyler ilk başta nasıl oluyor diye düşündüğümde imkansız gibi görünmüştü çünkü bende zihin ve bedenin ayrı olduğunu düşünerek hareket etmiştim. Olumsuz düşüncelere sahip olduğumda bedenimde bir yer mutlaka sinyal veriyor ve düşüncelerim sinyal gönderiyor dışarı aktarımı bu şekilde oluyor. Bu durum bazen bayılma, nöbet şeklinde kendini gösterebiliyor ya da kalp ağrısı ( kalp krizi geçiriyormuş gibi hissetme), kol veya bacak ağrısı, kabızlık  sorunları gibi bir çok soruna yol  açabiliyor.

 

Burada en önemlisi, siz kendinizi ne kadar iyi tanıyorsunuz? Bir bütün olduğunuzu kabulleniyor musunuz? Tüm özelliklerinizin sizi oluşturduğunu sevdiğiniz ve sevmediğiniz özelliklere sahip olduğunuzu kabullenme tarafına geçebiliyor musunuz? Kendinizi değil de hep başkalarını mı düşünüyorsunuz? Arkadaş, akraba, aile üyeleri… Siz hayatınızın hangi noktasında yer alıyorsunuz? merkezinde misiniz yoksa dışardan bir şekilde hayatına dahil olmaya çalışan bir oyuncu mu? Aldığınız kararlar doğru veya yanlış arkasında durup ne olursa olsun insanın kendini sevmesi… Kızıl ya da sarı saç, çilli ya da esmer ten, uzun ya da kısa boy, şişman ya da balık etli, gözlüklü ya da telli, engelli ya da sorunları olan… Ne olursa olsun biz insanız kimse aynı özelliklere sahip değil bizi biz yapan kişisel görünüşümüz ve özelliklerimiz var memnun olmadığımız noktalarda değişim için destek alabiliriz. En öncelik insanın kendisini sevmesi bir başkasını değil… İnsan vücudunu ve zihnini tüketen en önemli şeylerden birisi kendinden çok bir başkasını sevmek ya da değer vermek… İnsan en çok kendisini sevmeli bunu narsistik bir özellik ya da ben merkezcilik olarak değil ancak kendini olduğun gibi kabullenebilmek olarak değerlendirebiliriz. Kendinden çok sevdiğin bu bir; insan, hayvan veya eşya olabilir her zaman zarar verici noktaya gelir ve kendinden ödün verme noktasına geçmiş olarak bulabilirsin kendini… Kendimi olduğum gibi kabul ediyorum ve iyi ki nefes alıyorum…

                                                                                                        KLİNİK PSİKOLOG SERRA YALKIN