KAYIKÇININ KÜREĞİ

Düşün

 

KAYIKÇININ KÜREĞİ

Bir kayıkçı yolcularını kayığı ile nehrin bir tarafından diğer tarafına geçiriyormuş. Yolcuların dikkatini kayığın kürekleri çekmiş.

Kayıkçının küreklerinin birinde inanç diğerinde çalışmak yazıyormuş.

Yolcular merak edip sormuşlar kayıkçıya bunların anlamı nedir diye, kayıkçı cevap vermiş;

– Nehirden geçmek için her iki küreğe de ihtiyacım var. Çalışmaksızın inanç, inanç olmadan da çalışmak bir işe yaramaz.

Bunlardan birinin eksikliği tek kürekle kayığı yürütmeye çalışmak gibidir. Başarıya ulaşmak için bunların ikisine de ihtiyacımız vardır. Yoksa olduğumuz yerde döner dururuz. Varacağımız noktaya bir türlü ulaşamayız.

**

Hisset

Ey Hayat

Ey hayat, sen şavkı bularda bir dolunaysın.

Aslında yokum ben bu oyunda,

Ömrüm beni yok saysın...

 

Yaşam bir ıstaka;

gelir vurur ömrünün coşkusuna.

Hani tutulur dilin,

konuşamazsın…

 

Tırmandıkça yücelir dağlar.

Sen mağlupsun sen ıssız

ve kalbinde kuşların gömütlüğü;

tutunamazsın!

 

Eloğlu sevdalardan dem tutar,

aşk büyütür yıldızlardan;

senin ise düşlerin yasak,

dokunamazsın...

 

Birini sevmişsindir geçen yıllarda.

Açık bir yara gibidir hâlâ.

Hâlâ ne çok özlersin onu,

ağlayamazsın…

 

Yolunda köprüler çürür.

Sesin, sessizlik sanki bir uğultuda.

Savurur hayat kül eyler seni,

doğrulamazsın!

 

Yapayalnız bir ünlemsin

dünyayı ıslatan şu yağmurlarda.

Her şey çeker ve iter,

anlatamazsın...

 

Yaşam bir ıstaka,

gelir vurur işte ömrünün coşkusuna.

Sesinde çığlıklar boğulur ama,

bağıramazsın…

 

Sonra vakt erişir, toprak gülümser sana;

upuzun bir ömrün ortasında

ne hayata ne ölüme

yakışamazsın…

 

Yazdırmalısın mezar taşına:

Ey hayat, sen şavkı sularda bir dolunaysın,

aslında hiç olmadım ben bu oyunda

ömrüm beni yok saysın…

Yılmaz Odabaşı

**

Gülümse

Siz Olsanız Ne Yapardınız?

Mahkemede hakim davacıya sormuş:

- "Kazadan sonra size ‘Nasılsınız?..’ diye soran otoyol polisine ‘Çok iyiyim, harikayım’ demişsiniz, şimdi tam tersini söylüyorsunuz ve tazminat istiyorsunuz!"

- "Efendim atım Karataş."

- "Bırak şimdi atını matını… Olayı anlat..!"

- "Efendim, müsaade ederseniz olayı arz edeceğim, atım Karataş ile otoyolda giderken kamyonun biri bize çarpınca ikimiz de yolun kenarına fırladık, müthiş canım yanıyor ve kımıldayamıyordum, yattığım yerden atımın acı dolu feryatlarını duyuyordum tam o sırada otoyol polisi geldi, atın iniltilerini duyunca ona yöneldi, tüfeği ile tam alnının ortasından vurdu, elinde dumanı tüten tüfekle benim yanıma geldi, “Atının durumu çok kötüydü hallettim” dedi ve “Peki, sen nasılsın bakalım?.. ” diye sordu. Affedersiniz ama siz olsaydınız ne yapardınız!"

**

Kulağına Küpe Olsun

Unutmayın ki imparatorluklar diktikleri çarmıhlarda ancak adaleti sağlayabilirler. Ahlak ve erdem çöktüğünde devleti yönetemezsiniz. Cicero