Kadının Toplumsal Durumu

 

Kadınlar güçlü varlıklardır. Kadınları güçlü yapan şeyse yaşadıkları toplumun onlara baskısı, yüklediği misyonlar ve bunlarla mücadele etme durumudur. Çocukluğundan itibaren kadın bu misyonu hisseder. Ne kadar mücadele etse de bu sorumluluklardan kurtulamaz. Hayatları boyunca kontrollü yaşarlar. Yaptıkları her şeyde kontrol, toplum baskısı vardır. Kontrol onlara çok yönlü düşünme yeteneği kazandırır. Mücadeleden korkmazlar, zor durumlarda kaçmak yerine sorumluluk üstlenirler. Erkekler çözüm bulma konusunda kadınlar kadar yetenekli değildir.

 

Toplumun koyduğu kurallara uymayınca toplum kadınları dışlar, yalnız bırakır. Kadının kendi olamayışında yalnız kalma korkusu da yatar. Zaten toplumun verdiği en büyük ve en katlanılmaz ceza yalnız bırakılma cezasıdır.  Erkek toplumun koyduğu sınırların dışına çıktığında yadırganmazken kadında durum değişir. Farklı kadın yadırganır, hizaya getirilmeye çalışılır, itibarsızlaştırılır. Kadın toplumun ondan beklediği, kabul edebileceği şekilde yaşamak zorundadır.  Kadının ne giydiğinden ne konuşacağına nasıl davranacağına kadar her ayrıntı toplum tarafından özenle belirlenmiştir.  Erkekler için de toplumsal bir standart vardır ama bu kadınlarınki kadar sert ve keskin değildir. Kadın olmak zor, farklı kadın olmak ise daha zordur.

 

Asya’da kadın bağımsız bir birey olarak algılanmaz. Ailenin adanmışıdır. Ondan fedakârlıklar beklenir. Birey olmaktan ziyade eştir, annedir. Bu sıfatlar altında o kadar ezilir ki kendinden, benliğinden uzaklaşır, zamanla da bunu kabullenir.  Kendileri için yaşamayı unuturlar. Seçimlerinde özgür değillerdir. Toplum, eş ya da çocuklarının istekleri onların yaşamının belirleyicisi olur. Öyle bir mesaj geliştirir ki kadının mutluluğunun anahtarı evli ve çocuklu olmaktır.

 

Kadın da kadına ayrımcı davranabilmektedir. Bunun nedeni ise toplumun yanlış gördüğü davranışları sergileyen kadınla arkadaşlık etmenin kendini de yalnızlaştıracağını düşünmesi ve kendisinin yapmaya cesaret edemediği şeyleri başka bir kadının yapabilmesi karşısında duyduğu eziklik, yetersizlik hissinin verdiği huzursuzluktur.

 

Masallarda ve filmlerde erkekler güçlü ve kurtarıcı olarak gösterilir. Ancak gerçek hayatta kurtarıcılar hep kadındır. Kadının aldığı sağlam kararlar hayat kurtarır. Mesela bir aileden babanın ayrılması düzeni bozmaz ancak annenin ayrılması aileyi alt üst eder. Tavrı bu kadar önemli olan kadının ise toplumda değer görmemesi yadırganacak bir durumdur. Çocuklarımızı yetiştiren ve aileyi, dolayısıyla toplumu ayakta tutan kadın hak ettiği değeri görmeli, onların hayatımızın gerçek kahramanları oldukları fark edilmelidir. Kadının fikrinin ve eylemlerinin hayatımıza katacağı renk, hareket medeniyetimizi ilerletecek, daha sağlıklı nesiller yetişecektir.