İki kurum, iki cevap…

Günün sorusu” başlıklı yazımın gazetede çıktığı gün, saat 10:30 gibi gelen telefonda, İl Emniyet Müdürümüzün görüşmek istediği belirtildi.

Ehliyetsiz sürücüler konusundaki yazımızı değerlendiren İl Emniyet Müdürü Mustafa Emre Başbuğ, öncelikle hassasiyetimiz için teşekkür ettikten sonra, ehliyet denetimleri ile ilgili istatistikleri paylaştı.

2021 yılında 8 bin 887 sürücüye ehliyetsiz araç kullanmaktan işlem yapıldığını öğrendik. Bu yılın ilk üç ayında ise bu konuda 2 bin 639 işlem yapıldığını paylaştı Sayın Başbuğ.

Köşe yazımızda değindiğimiz konularla ilgili yetkili ağızdan bilgi aldık. Denetimlerin sıkı bir şekilde devam ettiğini, sayın İl Emniyet Müdürümüzden duymak bizi rahatlattı. Köşe yazımıza gösterilen duyarlılık da bizi ayrıca mutlu etti.

**

Bu yazıdan bir gün önceki yazımda “Kampüs mü, yol geçen hanı mı?” diye sormuştum. Yazının üzerinden iki gün geçtikten sonra onlardan da cevap geldi. Gelen mailde “Kampüs mü, yolgeçen hanı mı? yazıya ilişkin cevabımız;” yazdığı için cevap diyorum. Yoksa benim için bir cevap niteliği taşımıyor.

Üniversite yetkileri, İl Emniyet Müdürümüzden daha yoğunlar ki, telefonla aramaya fırsat bulamamışlar. Aramaları da gerekmiyor tabii. İlla bizi aramaları lazım diye bir egomuz yok. Yeter ki doyurucu ve tutarlı bir cevap gelsin. Onlar da bu işi e-postayla halledelim demişler.

Öncelikle habermerkezi@gaziantep.edu.tr adresinden gönderilen e-postada muhatap isim yok. Cevabı kimin yazdığı belli değil. “Canım üniversite göndermiş işte” diyebilirsiniz. Ama verdiğiniz cevaba dönülmesi için bir isim, bir telefon numarası vermez misiniz? Bakın, verilmeyince yine gazete sütunlarında cevap aramak zorunda kalıyoruz sorularımıza.

Bünyesinde koca bir İletişim Fakültesi bulunan kurumun, bu kadar basit bir iletişim kuralını bilmemesine mi yanalım, gönderilen cevap metnindeki özensizliğe mi?

**

Toplamda beş cümleden oluşan cevap metninin ilk paragrafında öğrenciler için güvenli ve huzurlu bir ortam sağlamaya çalışıldığı anlatılıyor.

İkinci paragraftaki yurtla ilgili açıklamayı olduğu gibi yazıyorum;

“Kredi ve Yurtlar Genel Müdürlüğünün bahse konu olan öğrenci yurdu kampüsümüz dışında olup sorumluluk alanımızda değildir.”

Öğrenci yurdu, benim de sorumluluğumda değil. Ama bu şehirde yaşayan bir fert olarak, öğrenci yurdu önündeki manzara beni endişelendiriyor. Gazeteci olarak sorunun çözülmesi için gündeme getiriyorum.

Üniversite yönetimi, “Duyarlılığınız için teşekkür ederiz. Bunu emniyet güçlerimizle paylaşacağız. Öğrencilerimizin güvenliği bizim için de önemlidir” demek yerine, “Sorumluluk alanımızda değildir.” cevabını tercih ediyor. Klasik kolaycılığa kaçıyor yani.

Son paragrafta ise üniversite güvenlik görevlilerinin 7 gün 24 saat kampüse giren çıkanları kontrol ettiğinden bahsediyorlar.

Ama ne ilginçtir ki cevabın geldiği akşam, yine yolum üniversiteye düştü. Ne durduran oldu ne de nereye gidiyorsunuz diye soran. Sorumluluk alanlarında olmayan yurdun önünde de yine araçlar sıralanmıştı.

Metne dönecek olursak; Cevap metni “Bilgilerinize sunar, iyi çalışmalar dileriz…” ile bitiyordu.

**

İki ayrı yazıya, iki farklı kurumun tavrını paylaştım sizinle…

Biri, 2 milyonluk şehrin güvenliğini sağlamakla görevli. Ne kadar yoğun iş yükleri olsa da bir gazete yazısının cevaplanması nezaketini ve sorumluluğunu özümsemiş bir kurum.

Diğeri ise bilim ve eğitim yuvası olarak adlandırılıyor. Hatta iletişim üzerine dersler veriyor. Ama kurum olarak iletişim kurallarından ve nezaketinden bihaber…

 Sayın üniversite yetkilileri, gönderdiğiniz cevap metnine bakıyorum, bir daha bakıyorum.

Hiç cevap vermeseniz daha mı iyiydi, inanın karar veremiyorum.