Hırsız acaba yaptığı eylemler sebebiyle suçlanmalı mı; suçlanmamalı mı? Yaptığı eylemler sorgulanmalı mı; sorgulanmamalı mı?
Bu soruya cevap verebilmek için ülkelerin yönetim ve ekonomik durumuna bakmak gerek.
***
Önce ekonomiyi ele alalım.
Eğer bir ülke sosyoekonomik durumunu çözmüş; çocuk doğar doğmaz sigortalı sayılıyorsa; emek, karşılığını tam olarak alabiliyorsa; bir tek vatandaş dahi geleceğinden endişe duymuyorsa; eğitim ve diğer konular devlet politikası haline getirilmişse; meslek okullarına gerçekten önem veriliyorsa ve her eğitim gören yükseköğrenime gitmiyorsa;
Ülkeyi yönetenler, dürüst, hak sahibi olup kendilerinden önce ülkesini düşünüyorlarsa;
Bu gibi ülkelerde hırsızlık olaylarına rastlanmaz. Eğer hırsızlık yapan biri olursa, ona en ağır ceza verilir.
***
Eğer bir ülkede gerek sosyal gerekse ekonomik konular çözümlenmemişse; asgari ücret, çalışanın ve ailesinin yaşamına yetmiyorsa; emek karşılığını tam olarak alamıyorsa; işsizlik başını alıp gitmişse; herkes geleceğinden endişe duyuyorsa; eğitim ve diğer konular parti politikasıyla yönlendiriliyorsa; her ortaöğretimi bitiren, yükseköğrenim görmek isteyip meslek okullarına gereken önem verilmiyorsa;
Ülkeyi yönetenler, 17 Aralık gibi olaylara karışabiliyorsa; kendi menfaatlerini, ülke menfaatlerinin üstünde tutabiliyorlarsa ve de bunlar için ilgili savcı “takipsizlik kararı” verebiliyorsa;
Bu gibi ülkelerde hırsızlık olaylarına rastlanır; hem de pek çok.
***
Bu iki karşılaştırma sonucu insan bazı ülkelerdeki hırsızlıkları, doğru olmasa da, haklı görür gibi oluyor; ne kadar başkasının malında kimsenin hakkı olamaz desek de.
***
Yazıya bir Temel fıkrası ile son verelim.
Politikacı saatlerden beri konuşuyordu.
Dinleyicilerden Temel daha fazla dayanamaz:
-Çok yoruldunuz, biraz dinlenseniz, der.
Politikacı teklifi reddedip:
-Benim dinlenmeye ihtiyacım yok.
Deyince Temel:
-Ama bizim var; karşılığını verir.