Daha önceki Covit hakkındaki yazılarım, deyim yerindeyse “Bilinmeyen bir cisim yaklaşıyor”du. O cisim çarptı.20 Temmuz günü halsizlik şikayeti, ikinci gün aşırı terleme,üçüncü gün göğüs ağrısı ve nefes darlığı başladı.
Dördüncü gün Özel NCR Hastanesi’ne yattım. Ağrı kesicilerin kesmediği kas eklem ağrıları, insanı bitiren halsizlik ve resmen ciğer yanmaları ile geçen yoğun bir tedavi süreciyle bir hafta sonra taburcu oldum ve nekahet dönemi başladı.
Sıkça duyduğumuz dillere pelesenk olmuş bir cümle vardır; ”Doktor da hasta mı olurmuş ağam.” En çok başkasının sağlığı için çalışan sağlıkçılar, en çok bayrak inmesin diye nöbet tutan asker-polis hasta olur, sakat kalır ve ölür.
Ben de bu süreçleri yaşadım ve diyeceğim şey hasta olmayın. Gerçekten, özellikle 40 yaş üstüyseniz yıkıcı etkileri var. Bu virüse karşı durumumuz tam olarak fil metaforu. Bilirsiniz, dört kör bir fili tarif eder ve her biri ayrı yerini tuttuğu için apayrı bir şey tarif eder.
Dünya tam olarak hazırlıksız ve bilgilerimiz körlük seviyesinde. Mart Nisan aylarında tıp çevrelerinde sıkça konuşulan konu kalp krizi ve inme vakalarında hastane yatışının ikinci üçüncü gününde fark edilen Covit pozitiflikleriydi. Araştırmalar gösterdi ki bu insanlar kalp krizi geçirdikleri için rast gele covit olmuyor. Covit kan pıhtılaşma mekanizmalarını bozduğu için kalp ve beyin hastalıkları yaşanıyor. Bu bilgiden sonra pıhtı çözücüler tedaviye eklendi.
Yine bir diğer sonradan fark edilen durum, ölüm sebeplerinden önemli bir kısmında sitokin fırtınaları sorumlu. Yani bağışıklık sisteminin dosttan düşmana döndüğü an. Immün cevap o kadar artıyor ki sonunda kendi dokularımıza saldırıyor. Bilahare tedaviye kortizonlar eklendi.Başkaca birçok tedavi protokolü olmakla birlikte bunlar başka bir yazının konusu.
Covit 19 oldukça ölümcül seyredebilen çok yüksek bulaşıcılığı olan bir hastalık. Öyle görünüyor ki her nefis coviti tadacak. Mümkünse sizlere hiç bulaşmasın…
Bulaşacaksa da geç bulaşması bilgi birikimimizin artması yönünden lehinize olacaktır.
Sağlıkla kalın.