HAYVANI SEVEMEYEN, İNSANI SEVEBİLİR Mİ?

İtibardan tasarruf olmaz

Yumuşatarak yorumlamaya çalışacağım; son zamanların en düşünülmeden söylenmiş sözü.

Hiçbir kişinin, kurumun itibarı, dünya kaynaklarını düşüncesizce harcamaya sebep olamaz…

Bu dünyayı kendi ihtiyaçlarınız, kendi itibarınız için tüketemezsiniz…

Dinen de vicdanen de insan olmanın gerekliliği olarak da hakkınız yok buna.

**

Yine düşünülmeden söylenmiş bir söz daha;

Paramız var ki alıyoruz

Üretmeden, kaynaklarının yani paranın bir gün biteceğini hesap edemeyen, daha doğrusu düşünemeyen yönetici sözü…

Dededen kalan malları satıp satıp yemeyi marifet zanneden, üretmeyi hiç öğrenememiş mirasyedi çocukların sözlerine tıpa tıp benziyor değil mi?

**

Bu ve bunun gibi sözlerle üretmeyen, sadece tüketen; doğayı, kaynakları, ilişkileri, insanlığı, kısaca her şeyi tüketen bir toplum olduk.

Tek değer; maddiyat oldu…

Parası olanın zayıfı ezdiği, her şeyi kendisine hak gördüğü, zayıfın elinde şükretmekten başka argümanın kalmadığı bir dünya yarattık kendimize…

**

Biz İtibarı, tüketmeye bahane olarak koyduk.

Kendisinden boşanan karısının itibarını zedelediğini düşünen koca, çekti vurdu hiç acımadan.

Arkadaş arkadaşı, kiracı ev sahibini, trafikteki sürücü karşı yönden geleni, esnaf tedarikçisini…

Her gün birileri, birilerini öldürüyor.

Çünkü sadece “Ben” var hayatta. Öyle öğretildi…

Bana bir şey olmasın…”

**

Yeni nesilde boşanmalar arttı deniyor. Onlara onarmayı öğretmedik ki…

Bozulduysa yenisi ile değiştiririz”i duydular sürekli. Hatta buna gücümüz olduğu için böbürlendik.

Senden kıymetli mi?

Ben” odaklı bir dünya yarattık çocuklarımıza. Bu dünyaya karşı, geleceğe karşı sorumlulukları olduğunu anlatmak işimize gelmedi.

Bir aptalca söylem geliştirdik kendimizce; “ Ben çok çektim, çocuklarım çekmesin diye şımartıyorum. Allaha şükür gücüm de var

Bu hale gelmiş bir toplum kendinden başka bir şeyi düşünür mü?

Ya benimsin, ya kara toprağın” gururla söylenen bir söz değil mi ülkemizde?

**

Hayvanların katledilme yasasına geleceğim, biliyorum çok uzattım…

Kendinden başka kimseyi sevmeyen, kendi ihtiyaçları için havayı, suyu, doğayı tüketmekte sakınca görmeyenler, sokak hayvanlarının da tüketilmesini savunuyorlar yüksek sesle…

Öyle ya; kendinden ayrılan sevdiği (!) kadını öldürürken gözünü kırpmayanlar,

Bu cinayetleri izlemekten başka bir adım atamayanlar,

O saatte orada ne işi varmış” diye cinayete sebep yaratmaya çalışanlar mı düşünecek hayvanları..?

**

Bir dönem heves edip, parasıyla aldıkları, sonra da sokağa terk ettikleri bu canlıların şimdi sorun yarattığı için öldürülmesini savunuyorlar. Sorunu yaratanın kendileri olduğu gerçeğini görmezden gelerek.

Üretimin düşmesini, ithalatla yamamaya çalışan, bunu da “paramız var ki alıyoruz” sözü ile savunmaya çalışan, bizi yöneten koca koca adamlar da hemen çözümü üretiyorlar:

“ÖLDÜRELİM…”

Zeytin bahçeleri, madenler için kesilirken sermayeyi savunanlardan,

otel yeri açmak için yakılan ormanlardaki minicik kuşların, kaplumbağaların yanmış bedenlerini gördüklerinde canı yanmayanlardan ne bekliyorsunuz?

En güzel çözüm:

“ÖLDÜRMEK…”

**

Zülfü Livaneli, “Ada” şiirinde;

Dünyayı güzellik kurtaracak

Bir insanı sevmekle başlayacak her şey” diyor…

Bir hayvanı SEVEMEYEN, insanı sevebilir mi sizce?