Bu nasıl sevdaymış geldi başıma
Felek ağu kattı tatlı aşıma
Sevda çekenlere zor gelir gurbet
Gece gündüz elim kalkmaz işime.
Aşağıda sap kağnısı geliyo
Derdin beni elik elik eliyo
Kurbanlar olayım gara Mustafam
Babam beni yad ellere veriyo.
Arapoğlu derler gayeten atik
Gözleri kara da, kaşları çatık
Git nazlı yâre de bir haber getir
Bastığın yerlere kurbanım Fatik.
Coşkuna da deli gönül coşkuna
Aşkından Zahide döndü şaşkına
Sensiz edemiyom nazlı civanım
N’olur bir yol görün Allah aşkına.
Aslında yukarıdaki çırpınışa kimsemiz yabancı değildir. Yıllardır of’ lar ah’lar çekip su oranını az koyduğumuz içeceğimize, nasıl bir şey yahu dediğimiz bir çırpınıştır. Genel yapımızdır olaylara objektif bakmamak, kendi çerçevemizde değerlendirmek aslında sevdiğimizi haklı bulma yollarını aramamız, içeriği bilmeden hemen tırnaklarımızı ortaya çıkarıp cırmalak çokta hoşumuza gider. Bir hikayenin kahramanıdır aslında bir çok kişi tarafından da bilinir sevilir ve dinlenilir. Anahtar kelimeyi söylesem bir çoğumuzun aklına hemen gelir aslında ama millet olarak heyecanı sevdiğimiz kanaatindeyim.
Arap Mustafa adında köyde bir genç yaşar, annesi ve babasını küçük yaşta kaybetmiştir. Yaşamanın geri kalan kısmını sağda solda kalarak geçimini gündelik işlerle temin etmiştir. Arap Mustafa’nın işi rast gitmiş olacak ki köyde bir ağanın yanında çiftçilik yapmaya başlamıştır. Arap Mustafa’da kendine bakan filinta kıvamında genç bir delikanlı ( sizden de sır çıkmaz ama beni de biraz andırır.!) artık işinde yolunda keyfine diyecek yok. Gel zaman git zaman tarih de çok gördüğümüz aşk hikayesine maruz kalmıştır ve ağanın kızına aşık olmuştur. Ağanın kızı mı kim? Söylemem! Genç delikanlı askere gider ( bazı kaynaklara göre İzmir’e çalışmaya gider) ve yavuklusundan haber almak için yakın arkadaşlarına dostlara sormaktadır. Yavuklusun evleneceğini öğrenir ve alttaki dizeleri yazmaya başlar garibim Arap Mustafa…..
Zahide Kurbanım n'olacak Halim
Gene bir laf duydum kırıldı belim
Gelenden gidenden haber sorarım
Zahidem bu hafta oluyor gelin
Ay ile doğar da gün ile aşar,
Zahide’mi görenin tebdili şaşar
İyinin kaderi kötüye düşer,
Diken arasında kalmış gül gibi.
Gurbet ellerinde esinim esir
Zahide’m kurbanım hep bende kusur
Eğer baban seni bana verirse
Nemize yetmiyor el kadar hasır.
Anamdan doğalı çok çektim cefa,
Şu yalan dünyada sürmedim sefa,
Adımı namımı soran olursa,
Orta Hacı Ahmetli Arap Mustafa.
Dost meclisince bir sohbete ortak oldum türkülerden konuşulurken. --‘Zahide’de çok çektirmiş’-- diye bir cümle işittim ona istinaden Zahide’yi bu hafta kaleme almak istedim. Aslında bu hikayenin kahramanı Zahide’nin babasıdır. İşte dertlenip dinlediğimiz bu türküler, uzun havalar aslında geçmiş zamanın, toplumun maalesef yaşantısıydı. Bizde bugün bu uzun havalar ve türküleri dinlerken objektif olursak daha anlamlı olacağı düşüncesindeyim. Zahideler ve Arap Mustafalar geçmişte, şimdi ve gelecekte her daim yaşantıda göreceğimiz gibi, söz geçiremediğimiz benliğimizde de olacağını unutmamak gerekir. Ama bugün baktığımız da Zahideler aynı zahide olmadığı kanaatine varıp bunu da günümüz Zahidelerin zahmete gelemediklerini gözlemlemekteyim. Gözümüzde hayal olduktan sonra yaş olup akan Zahideler var mı….? Karar sizlerin…! Avrupa birliği standartlarına göre Zahide olduğu için Arap Mustafalar ne yapsın. Geçmiş zamanda Zahide’nin babası engeldi, sözüm onlara günümüzde de yüreksiz Zahideler engel maalesef gerek yaşantılarıyla(!) gerekse havalarıyla(!) bilmem anlatabildim mi? Bu eseri ilk kez Neşet Ertaş plağı ile gönüllerimizde hak ettiği yeri bulmuştur. Bende bugünün Zahidelerine bir dörtlük yazma gereği hissettim umarım beğenirsiniz.(!)
Zahidem gurbanım sürme ojeni
Sen zaten güzelsin incitme cildini
Bir güler yüzündür seni bana bağlayan
Zahidem gurbanım göster sevgini
Gez dolaş ama, benden önce gel eve
Çorbamı aşımı sen yap sakın eşitlik deme
Bir güler yüzündür seni bana bağlayan
Zahidem gurbanım yüreğimi elleme
**Hikayenin çeşitli kaynaklarda farklı şekillerde varyantları ( değişik) görmek mümkündür.