GELİNÇİ

 

 

            Eskiden evlenmelerde yapılan düğüne “gelinçi” denirdi. Artık kız isteme, nişan, çeyiz götürülmesi, kına gecesi bitmiş sıra evlenmenin sonuna, karı-koca olmanın düğünle noktalanmasına gelinmiştir.

Gelinçiler hep gündüz olurdu.

           

            Gelinçi ya oğlan evinin hayatında (avlusunda) eğer oğlan evinin avlusu küçükse hayatı büyük olan komşunun birinin evinde ya da sinema salonlarında olurdu.

            Evlerde yapılan gelincide, gelin için yüksekçe bir yer ayrılırdı. Gelin burada oturur şenliğini seyrederdi. Davetliler, çalgıcılar (müzisyenler) eşliğinde çalar söylerdi. Bu arada yahlar çağrılır arkasını zılgıtlar sürdürürdü. Örneğin;

 

            “Dama serdim kilimi

            Dut gaynana dilini

            Akşam oğlun gelince

            Gırar gambur belini.

 

            Yah yah yaaaah

            Lilililiiii.”

 

            Gelinçi sinema salonunda yapılacaksa sahnede gelin için bir yer hazırlanır arka tarafa bir bezden perde çekilir ve perde arkasında erkek çalgıcılar mesleğini icra ederlerdi.

 Davetliler sinema koltuklarına sıra sıra oturur gelinciye katılırlardı.

 

            Bazı açık gözlüler davet edilmedikleri halde gelinçiye katılır eğlenirlerdi. Çünkü bunları kız evi oğlan evinin misafiri, oğlan evi de kız evinin misafiri sanırlardı. Çalgıcıların başında Komik Abdullah gelirdi. Klarneti ile davetlileri coştururdu.

            Akşam olunca oğlan evine gelinir ve kız evi ve gece yengesi için hazırlanmış yemekler yenirdi.

            Gece yengeleri, kız evinin yakınlarından biri olur geceyi oğlan evinde geçirirdi. Gece yengesinin görevi gelinin kız olduğunu ispat eden bezi alıp kız anasına götürmekti.

 

            Yıllar sonra gelinçiler düğün salonlarında yapılmaya başlandı. Bunun için Gaziantep’in muhtelif yerlerinde düğün salonları açıldı. Gelinçi sahibi çalgıcılar da dahil olmak üzere kendilerine yakın yerdeki düğün salonunu kiralar gelinçiyi orada yapardı.

 

            Samiye halamın düğünü 1936 yılında Sani Hoca’nın evinin hayatında yapılmıştı. Ben o zamanlar 5 yaşındaydım. Düğün evinin kapısı kapanıp kilitlenmemesi için çark üzerine alınmıştı. Elim kapının arasında kalmıştı. Beni alt odaya yatak serip yatırdıklarını anımsıyorum.

Kapının iki kilidi olurdu. Biri bildiğimiz normal kilit diğeri ise çark denilen ikinci kilit. Normal kilit anahtarla kilitlenip açılan kilit idi. Çark ise çark diliyle açılırdı. Çark kilidi istendiğinde kapının kapanmaması için sabitlenip kapının devamlı açık bırakılmasını sağlayan kilitti.

 

            Ali Fuat ağabeyimin gelincisi de Atatürk Bulvarındaki Yıldız Sinemasında yapılmıştı.

 

            Benim düğünüm Atatürk Bulvarında, şimdi yerinde büyük bir market olan Site Kulübünde yemekli ve içkili olarak yapılmıştı. Masrafın büyük bir kısmını Ali Fuat Ağabeyim karşılamıştı.

            Hey gidi günler hey!