Geçen haftaki konumuzun devamı olan ahir zaman ve fitnelerinden bahsetmeye devam edeceğiz. Geçmiştelivatasebebiyle helak olan sedum halkını anlatacağım.
LutAleyhisselam, Hazreti İbrahim Aleyhisselam’ın kardeşi Harran'ın oğludur. İbrahim aleyhisselam’a iman ettikten sonra ona inananlarla birlikte Nemrûd’un memleketinden hicret edip Şam’a geldi. Sonrada, Lut Gölü yanındaki Sedum şehri halkına peygamber olarak görevlendirildi.
İnsanlara İbrahim aleyhisselam’ıntevhid dinîni anlattı.
Bu beldede ahlâksız, sapık bir topluluk yaşıyordu. Putlara tapıyor, soygun yapıyor, zayıfları eziyorlardı. Kendileri de saldırılara uğruyorlardı.
Şeytan, yaşlı ve bilge bir adam kılığında gelerek, kendilerine saldıran düşmanlarından korunmak için livata yapmalarını, böylece kimsenin memleketlerine giremeyeceği tavsiyesinde bulundu. Böylece iğrenç olan livata hastalığı kavim arasında hızlı bir şekilde yayıldı.
Hazreti Lutaleyhisselam onları çirkin işlerden menedip, doğru yola davet etti. İnsanlığın fıtratına ters olan bu pis sapıklık, insanları hayvandan çok aşağı dereceye düşürüyordu. Zira hayvanlar bile hemcinsleriyle böyle bir iş yapmıyorlardı.Hazreti Lutaleyhisselam onları akıllı olmaya, hanımlarını bırakıp hemcinsleriyle giriştikleri bu çirkin eylemden vazgeçmeye davet etti. Yaptıkları iş, ne dine, ne insanlığa ve ne de ahlaka sığmayan bir pislikti.
Konuyla ilgili ayetlerde şöyle buyrulur:"Rabbinizin sizler için yarattığı eşlerinizi bırakıp da, insanlar içinden erkeklere mi yaklaşıyorsunuz?
Doğrusu siz sınırı aşmış bir kavimsiniz!" "Doğrusu, dedi, ben sizin bu işinizden tiksinmekteyim."
Sedum halkı Hazreti Lut’un davetine uymadılar. İsyan edenler Hazreti Lut’a inanmayanlar arasında kendi hanımı da vardı. Kâfirlerle bir olup, O’na ihanet etmişti. Bu azgın ve cinsî sapıklıkla uğraşan kavim, iman etmedikleri gibi hazreti Lut’u ve ona inananları memleketlerinden kovmaya kalkıştılar. Hazreti Lutaleyhisselam bu kavme nasihat edip, doğru yola dönmezlerse AllahüTeâlânın azabına uğrayacaklarını bildirdi.
Buna rağmen isyandan ve fuhuştan vazgeçmediler. Hatta Hazreti Lut’a “Doğru sözlü isen bahsettiğin azabı getir de görelim”diye meydan okudular.
Sapık kavmin isyanının gittikçe artması üzerine Allahü Teâlâ onları cezalandırmak için Cebrail, Mikail, Azrail aleyhisselamı, bir rivayete göre de Cebrail aleyhisselamile birlikte on iki meleği görevlendirdi. Melekler önce İbrahim aleyhisselama uğrayıp, kendisine bir erkek evlâdı verileceğini müjdelediler.
Azgın Sedum halkını helâk etmek üzere geldiklerini söyleyip ayrıldılar. Öğle veya akşam vakti Sedum beldesine gidip Hazreti Lut’u buldular.
Melekler nur yüzlü genç delikanlı suretinde Hazreti Lut’un evine gelince, Hazreti Lut’un isyankâr hanımı, durumu azgın Sedum halkına bildirdi.
Sedum halkı Hazreti Lut’a misafirlerini bize teslim et diye musallat oldular.Hazreti Lut misafirleri adına endişelendi. İçinizde hiç aklı başında kimse yok mu?
Diye onlara nasihat ettiyse de dinlemeyip kapıyı zorladılar. Bunun üzerine melekler: “Ey Lut! Gerçekten biz Rabbinin elçileriyiz. Kalbini onlardan gelecek bir korku ve zarar ile meşgul etme. Onlar sana asla dokunamazlar.” Cebrail Aleyhisselam dedi ki: “Hemen gecenin bir kısmında ev halkınla çık git ve içinizden hiçbiri geri kalmasın, ancak hanımın hariç, çünkü kavmine isabet edecek azap ona da gelecektir. Onların helâk zamanı sabah vaktidir.”
Azgın kavim içeriye girmek için kapıyı kırınca Cebrail aleyhisselam;“Ey Lut kapıyı aç ve geriye çekil gelsinler dedi. Lutaleyhisselam kapıyı açıp geriye çekildi.
Cebrail Aleyhisselam kanadını önlerine gerdi ve içeriye hücum eden azgınların gözleri anîden kör oldu. Bunun üzerine şaşkın şaşkın kaçışmaya başladılar.
İlk azap böyle geldi.
Bu husus Kamer suresi 44. ayette mealen şöyle bildirilmektedir: “Lut’tan kavmi, misafir melekleri istediler! Hemen biz onların gözlerini kör ettik. İşte azabımı ve tehditlerimin akıbetini tadın dedik.”
Lutaleyhisselam kendine tâbi olanlarla geceleyin Sedum beldesinden ayrılıp Sa’r şehrine gitti. Cebrail AleyhisselamSedum beldesini kanadıyla alt üst etti.
Üzerlerine şiddetli taş yağmaya başladı, nihayet hepsi helâk olup gitti. Bu hususta Kur’ân-ı Kerim’in Kamer suresi 38. Ayette: “Celâlim hakkı için, bir sabah vakti devamlı bir azap onları bastırıverdi.” Hicr suresi 73–74–75. ayetlerde de; “Nihayet onları güneşin doğma vaktinde korkunç gürültü yakalayıverdi.
Hemen şehirlerinin üstünü altına geçirdik ve üzerlerine de çamurdan pişmiş taş yağdırdık. Elbette bunda keskin anlayışlılar için ibret alâmetleri var.” buyrulmaktadır.
Lut kavminin yaşadığı ve helâk oldukları topraklar Kur’ân-ı Kerimde alt-üst olan memleket manasına gelen “El-mü’tefikât” şeklinde zikredilmiştir.
Sedum beldesi alt-üst olduktan sonra kaynar sular fışkırıp göl hâline geldi. Bu gün bu bölge, Lut Gölü adıyla anılmaktadır. Ayetin başında geçen "üstünü altına çevirmek" fiilinin şiddetli bir deprem ile bölgenin yerle bir olduğunu anlatıyor.
Bu vadi kuzeyde Taberiye Gölü'nden güneyde Arabah Vadisi'nin ortasına kadar 300 km.'lik bir uzantıda yer alır. Göl Akdeniz'in yüzeyinden yaklaşık 400 metre daha alçaktadır. Gölün en derin yeri de 400 metre olduğundan göl tabanı Akdeniz'in yüzeyinden 800 metre alçaktadır. Bu dünyanın en alçak noktasıdır:
Dünyanın deniz yüzeyinden aşağı olan başka bölgelerinde alçaklık en fazla 100 metre kadardır. Lut Gölü'nün başka bir özelliği de suyundaki tuz yoğunluğunun %30'u bulmasıdır. Bundan dolayı gölde balık ya da yosun gibi herhangi bir canlı yaşayamaz. Batı dillerinde Lut Gölü'ne "DeadSea" denilmesinin sebebi de budur.
Kur’an’da anlatılan Lut Kavmi ile ilgili olay tahminlere göre yaklaşık MÖ. 1800 yıllarında olmuştur.
Roma İmparatorluğu'nun yozlaşmanın sembolü olan Pompei de aynı Lut kavmi gibi cinsel sapkınlıklara batmıştı. Sonu da LutKavmi'yle benzer oldu. "Allah'ın sünnetinde hiçbir değişiklik" yoktur. Vezüv Yanardağı İtalya'nın özellikle de Napoli kentinin sembolüdür. Allah’ın kanunlarına aykırı giden O'na başkaldıran herkes aynı ilahi cezayı görür. Vezüv'ün "İbret Dağı" şeklinde tanımlanması boşuna değildir. Ünlü Sodom ve Gomora kentlerinin başına gelen felaketle Pompei faciası birbirine çok benzemektedir. Vezüv'ün batı yamacında Napoli doğu yamacında ise Pompei kenti yer alır. Yaklaşık 2000 yıl önce yaşanan bir lav ve kül felaketi bu kentin insanlarını ani bir biçimde yakalamıştı. Felaket öylesine ani olmuştu ki her şey 2000 yıl öncesinde olduğu gibi kaldı.
Sanki zaman dondurulmuştu. Pompei’nin böyle bir felaketle yeryüzünden silinmesinde elbette ders çıkarılabilecek bir yön vardı. Tarihi kayıtlar şehrin yok olmadan önce tam bir fuhuş, sefahat ve sapkınlık merkezi olduğunu gösteriyor. Vezüv'ün korkunç patlamasına rağmen kimsenin kaçamamış olmalarıydı. Cinsel birleşme halinde sayısız taşlaşmış çift bulunmuştu. Daha da önemlisi bu çiftler arasında aynı cinsten olanlar erkek ve kız çocuklar da vardı. Pompei kalıntılarından çıkarılan taşlaşmış insan cesetlerinin bazılarının yüzleri hiç bozulmadan kalmıştı.
Genel yüz ifadesi şaşkınlıktı. Günümüzde bu sapıklıkların her türlüsü sayısız şekilde yapılıyor olmasına rağmen toplu helaklerin olmaması, son ümmet olmamız sebebiyledir. Bu bizlere bir ders ve ibret olmalı, tarihi tekerrür ettirmeden tarihten ders çıkarmalı ahiret hayatını, hesabını düşünerek hayatımızı buna göre yaşamalıyız.
DEVAMI HAFTAYA...