Engelsizlerin şair annesi

Kırkayaktan Çetinkaya Markete doğru giderken, Kan Merkezinin arkasında bir cadde var. Bu caddeye giden. 35-30 metre sonra soya sapın. Bu ara caddenin solunda hemen üçüncü işyeri Engelsizler kafedir.

Sizin engelli olarak adlandırdığınız güzel insanlar, bu tanımı kabul etmiyor. Zira onlar engel tanımıyorlar. O nedenle engelsizler diyorum onlara.

Engelsizler Cafede her gün bir gül açıyor. Bu gülün adı Meral Can Uludağ’dır. Şairdir Uludağ. İyi şair hem de…

Hani üniversite profesörü emekliye ayrılınca köy öğretmenliğine gönül vermiş ya, bizim şairimiz de böyle bir şey yapmış. Gelip engelsizlere anne olmuş.

Engelsizlerin annesini tanımaktan siz de mutluluk duyacaksınız. Gidin bulun Engelsizler kafe’sini. Eğer şairi tanımak istiyorsanız Cuma, cumartesi günlerinin dışında gitmelisiniz. Zira bu iki günü eşine, çocuklarına ve şiirine adamıştır şair.

Kafede kahve içmeseniz de olur. Çayları da tavşan kanıdır hani. Hem de tazedir. Her saat başı yeniden demlenir.

Engelsiz o  güzel delikanlılardan biri masanıza usulca bırakacaktır çayınızı. Sevecenlikle bakın siz de bu ona. Sizden sonra başka dostlarınızı da gönderin buraya kahve ya da çay içmeye.

Siz çayınızı yudumlayarak yaşamanın güzelliği üzre düşünceler içindeyken, genç bir hanım yaklaşacak masanıza.

“Hoş geldiniz, diyecek size. “Afiyet olsun…”

Yüzüne bakacaksınız. Evvet evet o. Yanılmadınız.

“Siz şair Meral Can Uludağ mısınız?” diye sorabilirsiniz. Mahcup, gülümseyerek, “evet…” diyecektir size.

“Bir şiirinizi lûtfeder miydiniz acaba?” derseniz sanmam ki sizi kırsın. Masanıza ilişecek, engelsiz çocukları hatırına bir şiirini esirgemeyecektir sizden.

“GECEDEN DAHA GECE” diyecektir Muhtemelen:

“evvel zaman içinde bir masal doğar
kalbur zaman içinde ölür gece
o masal ile vurulmuş göğsünden
sarılmış siyah bir kefene
geceden daha gece” der
Belki de ŞİİR TOZLARI” der:

“Söylesene

ey serseri ruhuna yandığım

şu düzenbaz dünyada

hangi
kurala uyalım... “
***
“hayatıma tuz katacak bir imge

hani nerede?
ey tuz hayatıma gel” diyecektir belki de.
***
sus dedim dinlemedi asiliğim!

 bağırıyor yine

avazı çıktığı kadar...
"haydi uyanın gündüz bekçileri

 gece doğdu!"  derse de şaşırmayın.
***

Neden “SENİ SEVİYORUM” şiirini okumasın ki:
“sen sevgili

en sevgili
o kadar doldun ki içime

sınırlarımdan aşıyorsun
sel sel akıyor

tenime taşıyorsun...

güneş bakışınla yakıyor yakıyorsun
senden gelemiyorum...

duy kalbimin sesini

seni s e v i y o r u m...”

Belli ki şiirdir bu sevgili. O zaman şiir olası geliyor insanın.

O, bu şiirlerini çoktan aştı ama sizin hale sevdiğinizi bilir. O nedenle, eğer masasına oturduğunuz konuk olarak siz  bir genç kızsanız dudaklarından dökülen şu dizeler, yüreğinize işleyecektir.

“Bir temmuz akşamı kalemin ucuyla
Yazılmış bir aşktın kaderime
Konuşup bakışıyorduk sevgiyle...
Bir paylaşımı paylaşmak erken
Belki de geç kalınmışlığın pişmanlığı...

Üzgünüm...
Sana yetecek kadar bende ben kalmadı
Adını anmak dudaklarımı yakardı...
Güneşli bir sabahta sesini duymak...
Gece gözlerine bakıp uykuya dalmak...
Her gittiğinde rüyalarım avuçlarımdan akardı...

Söylesene;
Kırık bir kalbin tamiri
Ellerinden olur mu son tanem ?
Düşlerim parçalanır yollarında
Avuçlarını yakar ateşim

Bak
Karanlıkta kaybolmuş geleceğim
Aydınlatmaya çalışma bu benim kaderim
Bırakmaz peşimizi dert yığını
Titrek mum ışığı eritmez ki buz dağını

Vedalara

Küskünlüğüm sana değil son tanem
Zordur vedaları yazmak
Zorluğu, çağırdığı ayrılıkta
mendile işlediği hasretimde...

Sen yoksun diye
Hor davranacak akşamlarım
Kapanacak perdeleri yollarımın
Sonrasında ırmak olacak gözyaşlarım
yağmurlarımla ıslanacak bahçen

Söz ver
Umut çiçeklerini büyüteceksin
Unutma sakın seni hep seveceğim
Düşlerimde hep olacaksın unutmayacağım...

Sakın
Parçalama sen de hayallerini
İyi bak sevgi güllerime
Terk etmiyorum bu aşkı
Sana emanet bırakıyorum

Senden
Son bir söz istiyorum
söz verince tutarsın biliyorum
Ben yokum diye son tanem
Sakın küsme
Gül kaderine”

“AĞLAYAN ŞAİR”i okursa ilişmeyin ona.
“gecenin beyaz örtüsünde
ayak izlerini bırakarak
yolu çıkmaz sokağa uğrar şairin
yaslar sırtını demirin soğuk gövdesine
çıkarır cebinden yırtık kâğıt parçası
ağlar kalem gölgesinde beyaz ışığın
mısralarını sıralar ayrılığın

uğurla şimdi senli yalnızlığıma
geceleri doğmayacak ay ışığıma
avuçlarına soğuk ateşlerle düşen
son kar tanesine baka baka...

şiirler yazar kimsenin okumadığı
bir yığın...
ve
sessizce boğulur kendi içinde
kendinden kaçar yine kendine
kozasını örer hiç durmadan
kaybolur içinde bir ağın
geride mısralar kalır
yere düşmüş bir yaprağın...”

"Ölümü bes(te)liyor zaman durmaksızın..."
"Zorluklar elinden çok çekmişim şerbetliyim"
"yeni bir güne doğmanın
Sevinci
Açar ardı sıra kapanan kapıları"
Sonsuzluğa Seninle” şiiriyle noktalayacağım yazımı. Daha gidersem onun sevdiğim şiirleri sığmayacak köşeme hatta gazetemize.
-geç mi kaldık

zaman mı erteledi aşkı
yoksa biz mi yanlış zamandayız...

…..

şimdi
-kovmak istiyorum kendimi sensizliğimde
ışığın korktuğu dönülmez yerlere…”  Ve dahası dahası… Hepsi de birbirinden güzel şiirlerle dolu iki kitabı var şairin.
İlk şiir kitabı "Sobeledim Hayatı"  ikincisi "Kalbur Zaman İçinde Ölür Gece".

Keşke bu kitaplarından bulundursa şair o kafede. Siz kitaptan edinip şairine imzalatarak şiirlerin bütünüyle buluşma şansını yakalarken, engelsiz çocuklara ufak da olsa bir katkısı olurdu şiirin.