Biz iki kişi kafanda külahın yok dediğinde, elimizi kafamıza atmadığımız sürece;
Amerika’dan da, AB’den de, münferit olarak Avrupa ülkelerinden de daha çok uyarı alır, tenkit ediliriz.
***
Dostane uyarıları “DÖRT DÖRTLÜK DENSİZLİK” olarak yorumlar, “OSKARLARI VAR DİYE AHKÂM KESMESİNLER” diyerek bize yapılmış bir hakaret telakki ederiz. Onları aşağılarız.
***
Oysa elimizi bir kafamıza atabilsek, sadece kelimizin göründüğünü; ne küfümüzün, ne külahımızın, ne fötrümüzün olmadığını görürüz.
Eskilerin bir sözü vardır. “El elin aynası, batman terazisi”
Biz aynada sadece kendimizde görmek istediklerimizi görüyoruz. Görmeye dayanamadıklarımız görmüyor muyuz, elbette görüyoruz da işimize gelmediği için görmezden geliyoruz. Ama elin oğlu öyle değil işte. Bizim görmeye dayanamadıklarımızı, görür ve çatır çatırda yüzümüze vurur.
***
Denile ki, bu GEZİ PARKI eylemleri yanlış.
Peki, bu yanlış eyleminin yapılması için bazı sebeplerin, bazı olumsuzlukların nedenlerin olması gerekmez mi?
Yani GEZİ PARKÇILAR durup dururken sabahleyin kalkıp eylem mi yaptılar?
Gerçi kabahat altın kürk olsa kimse üstüne giymez de; birazda GEZİ PARKÇILARI suçlayanlar bunlar durup dururken neden böyle yaptılar diyerek düşünselerdi; eminin bu OSCARLILAR yabancı bir ülkenin (demokrasinin payitahtlarından olan) çok okunan uluslararası bir gazetesine “UYAN EY TÜRKİYE, SEN NE YAPIYORSUN? YOLUN YANLIŞ” deme lüzumunu hissetmezdi.
Kimilerinin tabiriyle “dört dörtlük böyle bir densizliği” yapmazlardı.
***
Bu konuda, AKP Parti sözcüsü Sayın Çelik “isterse 500 Oscar alsın. Oscar’lı olmaları kendilerine her şeyi konuşma, istedikleri gibi ahkâm kesme hakkı vermez. Ne yani, bunlar Oscar’lı diye bize hakaret mi edecekler?!
Elbette hayır!
***
Yalnız unutulmaması gereken gerçek; “dostun acı söylediğidir.”
Evet dostlarım, dost acıda olsa gerçekleri dostuna söyler ki, dostum üzülmesin diye.
***
Beklide biz farkında değiliz ama Mustafa Kemal Atatürk’ümüz evrensel bir lider olarak kabul görmeye başladı.
Ne diyor Sayın Çelik:
“Sıkılmasalar hepimiz Atatürkçüyüz, Kemalistsiz diyecekler. Sonuçta bunların bize, Atatürkçülük falan lafını etmesi insanın zoruna gidiyor.
(…)
Oysa Atatürk’ümüzün evrensel bir lider olması, çeşitli dünya milletleri tarafından tanınması, kabul görmesi bizi gururlandırmalı.
Bundan neden rahatsızlık duyulmalı ki?
***
Ne olur artık “Rabbena hep bana olmasın”.
Şapkamızı, külahımızı masaya koyalım düşünelim.
Ve…
Bizimde yanlışlarımız varmış, oluyormuş diyebilelim.
Bu ne büyük bir haslet ve tevazuu olurdu…