“Gastronomi Şehri” sloganını, bütün Türkiye’de beyinlere işledik.
Gaziantep Mutfağı’nın reklamını en iyi şekilde yaptık.
Ama gastronomi turizmi için gereken altyapımız, yapılan reklamlar kadar yeterli ve kaliteli değil, ne yazık ki.
**
“Gaziantep mutfağının özü, kazan yemekleridir” denir…
Ancak, köşe başlarında değil, sokaklar boyunca sıralanan dürümcülerle, Gastronomi Şehri görünümünden o kadar uzağız ki.
Gelinen noktada, mutfağa bile gerek duyulmayan Kebap-Dürüm Şehri haline geldik.
Pandemi de bu gidişatı hızlandırdı. Paket servis olunca, iş yapabilenler sadece dürümcüler oldu son bir buçuk yıldır.
Dürüm kültürü ile kalitemizi de kaybediyoruz.
Yanı başımızdaki Adana ve Hatay’da, sofralar çeşitli mezelerle süslenirken, solmuş yeşillik, soğan piyazı ve fabrikasyon biber turşusu, ikram diye konuluyor önümüze.
Sağlıklı-dengeli beslenme değil, midenin bir şekilde doldurulması olarak yapabiliriz bunun tanımını…
**
Ne yazık ki, misafirlerimize ikramlarımızda Kebap-Lahmacun-Baklava üçgeninin dışına çıkamıyoruz.
Sulu yemek olarak da önlerine tek koyabildiğimiz, Beyranımız…
Mutfağımızla ilgili tanıtım videolarına da bir bakın, farklı bir şey göremeyeceksiniz.
Bir hafta kalması gereken bir misafirimiz, bilumum kebap çeşitleri, katmer, içli köfte, nohut dürümü gibi kuru gıdalarla karnını doyurmak zorunda. Bir öğünü de diyet gıdalarla geçiştireyim dese, gidebileceği bir yer yok.
Vejetaryen, vegan bir misafiriniz geldi mi, yandınız. Sunacağınız tek çeşit, nohut dürümü.
Tatlı da yiyeceksen şerbetli olacak. Öyle sütlü, hafif bir seçeneği hiç düşünmeyin.
Aslında BİZİM YEDİĞİMİZİ YİYECEKSİN DAYATMASINDAYIZ misafirlerimize;
Farkında değiliz…
**
Şehirlerin önemli değerlerinden birisidir, esnaf lokantaları.
Gittiğiniz şehirlerde yöre halkının tercih ettiği, o şehrin mutfak kültürünü yansıtan, en lezzetli yemekleri bulabileceğiniz küçük dükkânlardır. Müşteri artsa da, günlük belirli bir miktarda üretim yaparlar.
Son tabaktan önce ulaştığınızda, mutlu olursunuz. Yoksa, o lezzet için yarını beklemek zorunda kalırsınız.
Fabrikasyona dönerek, kalite ve lezzetlerinden, daha fazla kazanmak için vazgeçmezler. Zincirler kurmazlar…
Örneği Gaziantep’ten verebiliriz;
Canınız “Ekşili taraklık” istediyse, Küsget’te “Tadım Lokantası”na gideceksiniz…
Bilenler için kebap dışında bir şey yemek istediğinde akla gelen ilk seçeneklerdendir.
Gaziantep’ten bir örnek verdik. Ama ne yazık ki örnek sayımız çok az.
Gaziantep’in doğramasını, kabaklamasını, yeni tescili alınan lebeniye çorbasını, yoğurtlu patatesini en iyi, neresi yapar?
“Vejetaryen iseniz, şurada pirpirim aşı yada malhıtalı köfte yiyebilirsiniz” diyebiliyor muyuz?
Gaziantep Mutfak Kültürü’nü misafirlere sunmak için yapılan MSM bile bu görüntüden çok uzak.
Gaziantepli tercih etmiyor. Misafirini nasıl yönlendirsin?
**
Gaziantep Geliştirme Vakfı’nda (GAGEV) bir araya gelen kurumlar, Gastronomi Turizmi için reklamlarına, etkinliklerine devam ederken, esnafa eğitim ve destek projelerine mutlaka ağırlık vermeli.
Tabii esnaf derken, ünlü kebapçı bilmem ne ustalara, çağdaş lokanta görünümünde sunumlarını fabrikasyona döken koca işletmelere değil…
Kebaplı, katmerli tanıtım filmlerini doğrama, pirpirim aşı, ekşili taraklık ile çeşitlendirirken, küçük esnafımızı hazırlamalıyız, tanıtmalıyız misafirlerimize…
Hem Gazianteplilere, hem misafirlerimize gerçek lezzetlerimizi sunacak küçük lokantalarla, savaş açmamız gerekiyor Dürüm Kültürü’ne…