Eğitim Nedir, Ne Değildir?

Eğitim, insanoğlunun öğrenme ile ilgili yetilerinin ortaya çıkmasıyla başlayan ve ömür boyu devam eden bir süreçtir. 
Eğitimin, insanları etkileyen iki işlevi vardır. İlki; bireye kişilik, yetenek ve değer kazandırır. Bu yönüyle bireyseldir. İkincisi; toplumsal değerleri öğrenme, geliştirme, yenileme ve değiştirme işlevi vardır. Bu yönüyle de toplumsaldır.
Eğitim bu işlevlerinin yanında daha insancıl, daha dayanışmacı ve daha özgürlükçü bir gelecek için çeşitli unsurlara da sahip olmalıdır. Bu unsurlar; doğaya ve toplumsal ilişkilere eleştirel yaklaşan, insan ihtiyaçlarını önceleyen, insan ihtiyaçlarına hitap eden ve insanlara özgürlük alanları açan bir içeriğe sahip olma gibi unsurlardır.
Toplumsal sistemler, ülkemizin de içinde olduğu kapitalist sistemler halen eğitimi, bireyde istendik davranış değişimi ve sistem ideolojisine uygun vatandaş yetiştirme olarak tarifleyip, eğitim müfredatlarını buna göre belirlemektedirler.
Eğitim konusunda zaman zaman eğitimi çok kaba şekilde bir araç olarak tanımlayanlara da rastlanmaktadır. Bu konuda eğitimi bir sopa olarak kullanıp, toplumu cehaletten kurtaracağına dair söylemlerde bulunan kimi bilim insanlarının zihinlerinin geri planında ilerlemeci tarih anlayışının ve pozitivizmin o kaba yansımalarının izlerine rastlamak düşündürücüdür!
Celal Şengör’ün, "Eğitimi özgürlüğe bırakmayacaksın, zorla yapacaksın! Çünkü senin cahilliğin benim yaşamımı etkiliyor." şeklindeki sözleri ülkemiz aydınının eğitimden ne anladığının kabaca billurlaştığı bir söz olarak tarihe geçecektir. Şengör’ün anladığı eğitim, insanda istendik davranış değişikliğine yol açması ve özellikle de onun istediği şekilde olması gereklidir. 
Eğitimi bu şekilde tarifleyenler, eğitimin ne bireysel, ne de toplumsal işlevinden haberdar değildirler! Varsa yoksa kendi istedikleri tipte insan yetiştirmek ve sisteme adapte etmektir!
Onların zihniyetinde, doğaya ve toplumsal ilişkilere eleştirel yaklaşan değil, verileni ezberleyen; insan ihtiyaçlarını önceleyen, insan ihtiyaçlarına hitap eden değil, sistemin ihtiyaçları doğrultusunda beceriler kazanan; insanlara özgürlük alanları açan değil, ilerlemeci tarih anlayışının insanı, üretim aracının bir dişlisi olarak gören edilgin bireyler vardır. Böylesi bir toplumda ne bireysel, ne de insanı, doğayı, yaşamı önceleyen toplumsal bir eğitimden söz etmek mümkün değildir!
Eğitim, ne bir sopa, ne insanları robot gibi addeden edilgin bir unsur, ne sistemin ideolojisine uygun birey yetiştiren bir araç, ne de insanları baskılayan bir üstyapı aygıtıdır!
Eğitimi, bireyi ve toplumu özgürleştiren bir etkinlik olarak algılayıp, buna göre yapılandırmak gereklidir.