Düşünce ve ifade özgürlüğünü henüz dilinden kalbine indiremeyen, aklına da çıkaramayan lakin, sadece ağzında sakıza dönüşmüş bir kelamdan ibaret olan "ifade özgürlüğü" sözde, medeniyetçilerin; zavallıyane, karmaşık, tutarsız, çelişkili garip hallerini komedi gibi ortaya koymaktadır.
Kendilerinin bile şuurunda olmadan yaptıkları tutarsız mantık eleğinden elenemeyen çakıl taşlı fikir unu... Başkalarının değerlerini hiçe sayarak yargısız infazlar, soğuk darağaçları kurmalar, menfur ihtiram halleri, harîm (kayıtsız) tutumları,
harekat-ı laübaliyâneden başka bir sey değildir.
Binaenaleyh başkasının şahsiyeti hakkında vardığı kanı o kişinin dünyasında pek ehemmiyet arz etmiyor. Dolayısıyla istediği kadar kendi dünyasında vursun, kırsın, sürüklesin, kaldırıp-indirsin. Halı gibi silkeleyip, toprak gibi saçalasın. Davul-dümbelek gümletip ,zurna vari üflesin...
Ve fakat zurnanın bir hakikati var ki
fabrika imalatı olmayıp, halkın kendi mevcut imkânları içerisinde ve basit araçlarla elde yaptıkları, akustik kanunlara uymayan, standart ölçü ve kalıpları olmayan, etnoğrafik özelliği olan bir çalgı türüdür. Ve iste kişinin düşünce dünyası da bir zurnadan ibarettir. Ve insaniyet düşünce aleminde standart bir ölçü ve kalıba sahip değildir. Her birinin kendine has özelliğidir farklı fikir ve görüşlere sahip olmak.
Ne hakla ve hadle dayatmaya çalışabilir ki insan kendi düşüncelerini ? Her insan tek tip düşünce seklinde mi olmak zorundadır yani ?
Bu dayatma sekli sadece kendi kendine çalıp kendi kendine dinlemekten başka neye yarar ?
Nihayetinde varacağı yörünge yine kendi fikir dünyasıdır. Cebirane olan bu fikir dayatmaları sadece kişinin şahsiyetini yerden yere vurur. Senin için hakikat olan ihtişamlı düşünceler, belki de bir başkası için sadece safsatadan ibarettir.
Yarar sağladığını zannettiği düşünceleri belki de sadece kendini beğenmişlikten öteye geçmeyen gerçeğin ta kendisidir
Bilakis;
Ateşte harlanmayan, kalıp da biçimlendirilmeyen, dövülmeyen ve şekillendirilmemiş demirden ne farkı kalır ? Gerçek bir demirci ustası iyi bir çapa yapmak için adeta ateşle cenk edercesine demiri iyice dövüp işler. Bu da onun zanaatındaki ustalığını ortaya koyar. Harlanmamış, tekamül etmemiş düşüncelerden ibarettir bu dünyada tek doğruya sahip olduğunu zannetmek...
Çok mu güçtür kendi yargılarını hakimiyet altına almak ? Çok mu zordur akla muvafik hareket edebilmek ?
Çok mu cebircedir saygı duymak?
Çok mu külfete giriftar ediyor ki bil-iltizammış gibi davranıp, düşünce dünyasındaki keyfe keder gamsızlığın verdiği iradesizlik. Veyahut isin kolayı mı oluyor bu hâl ?
Hipnotize olduğu dünyasından cikamayan uyusmus bir beyin ve fikir katılaşması,başına buyruk bir bakış açısı , her açıdan bütün cephelerin kapalı olması,üstelik mantık evinin pencereleri de puslu. Sığ bir düşüncenin onuru onu ziyadesiyle mutlu etmektedir. Değişim icin her hangi bir çaba sarfetmesine lüzum yoktur,zira o zaten kendi dusuncelerince yeteri mükemmelliyete sahiptir.
Kendi zihniyetinin güvenilirligini saglayarak garantilemıs, dogru ve sürekli disipline ettigi bi bakış açısı var ona göre. Yani aslında kendinden habersiz düşünce fukarası. Bundandır baskalarının fikirlerine saygi duymayışı,bundandır kendi dışında herkesi basit görmeleri,bundandır tepeden tepeden bakışları, bundandır kimsenin düşüncelerini kabul etmeyip kendi fikirlerini dayatması. Bundandır tüm zevke dönüşen fikir satıcılığı. Bundandır toplumu kurtarma ayakları. Bundandır zehirli düşüncelerini cilalatıp gıcır gıcır ürünmüş gibi sunmaları, bundandır kendini sorgulamanın kısa ve öz oluşu, bundandır zayıflıklarını bu şekilde örtüşleri, bundandır hatrı sayılır bir saygı bekleyişleri, bundandır baska zihinlere kendi zihniyetini kopyalamanın tasavvurane keyfi;
"Fakat tahayyül etmekten dâima kaçtığım bu korkunç tasavvur en ummadığım zamanlarda beynime musallat oluyor" (Peyâmi Safâ)
Işte beyne musallat bir ahval-i hakikat,görebilene ne mutlu !