Ecevit’ten sonra DSP’nin genel başkanı olan Zeki Sezer, gerçektende dürüst bir insandı. 2004 ile 2009 yerel seçimlerine kadar beraber görev yaptık.2009 yerel seçimleri sonrası adama ayak oyunu yapıp istifa ettirenler, Sezer’i arakadan vurdular.
Çünkü, verilen söz o değildi. Güven tazelemek için istifa etmesi gerektiğini söyleyip sonradan kurultayda karşısına aday olanlar.işte bu gün DSP’yi bu duruma getirdiler. Hatta oğlum diyen Rahşan Ecevit dahi adama sırt döndü. Neymiş pasif kalıyormuş, iktidara yüklenmesini bilmiyormuş.
İşte eleştirilere karşı bazı oturumlarda, Başbakan Erdoğan’a karşı tavrı sonucu, Erdoğan’ın açtığı tazminat davası sonrası, 10 Bin TL, tazminat ödemeye mahkum oldu. Zeki Sezer, 27 Şubat tarihli, Sözcü Gazetesine verdiği demeçte, mağdur olduğunu ve bu parayı ödeyecek durumu olmadığını açıklarken, gerçektende dürüst bir insanın içine düştüğü durum beni derinden etkiledi.
Hani iktidara yüklenemiyor diye bardakta su bırakmayanlar, işte dürüstlüğün kurbanı olan Zeki Sezer istese, 2007 seçimlerinde CHP listesinden milletvekili olur, bir dönem sonrası emekli maaşını alır otururdu.
Ancak şu an Erdoğan’ın tazminatını dahi ödeyecek gücü olmadığını açıklayacak kadar dürüst olan bu insandan ,tazminat almakta mezardaki ölünün kefenini soymak arasında hiç bir fark yoktur.Çünkü bu insan dürüstlüğünün kurbanı olmuştur. O gün veryansın edenler, hadi gelin erkekseniz bunu telafi edin.
Demek ki dürüstlüğün sonu mağduriyet olduğunu bir kez daha, ortaya çıkmasının bir gerçeği, belli bir mevkideyken, dostun arkadaşın çok olur. Birde darda kal bakalım yanında, en yakının bile el olur.Bu konuda Antepçe yazacak çok şey var. Ama, şu an bunun etkisiyle kötü bir şeyler yazar, sonra telafisi güç olur diye kısa ve öz bir makale olsun , zaten anlayan anladı.Anlamayana sözüm yok.