Bakın yeni ne öğrendim. Okurken gözlerim faltaşı gibi açıldı. Buyrun sizde okuyun. “En yaşlı hayvanlar ‘hasat’ ediliyor deniyor ama bu hayvanların yaşlı olduğu nereden belli? Doğa Koruma ve Milli Parklar yetkilileri hangi hayvanın yaşlı olduğunu, hangi hayvanın üreme kabiliyeti olmadığını nereden biliyor? Ellerinde yaban hayatı gözleme helikopteri, foto kapan, hayvanların kulağına takılmış bir işaret ya da işin uzmanı bir veteriner ve istatistik yok. Hangi hayvanın avlanacağına kim, nasıl karar veriyor?” nasıl yani….
Her şeyin bir dengesi yok mu?
Herhangi bir izni olmayan insanların avcılık adında kendilerini kandırdıkları gibi bizleri de kandırmaya çalışıyorlar, böyle bir durumda doğanın da dengesini bozmuş oluyoruz. Tıpkı bizim normal hayatımızdaki gibi doğanında bir düzeni var.
Bir yerde okumuştum. “Kaldı ki adı üzerinde bunlar yaban hayvanı. Yattıkları yer belli değil. ‘Belli hayvanlar vuruluyor’ deniyor ama bunlar evcil hayvan mı ki bir yerde otursun da seni ‘Gel de vur’ diye beklesin. Avcı karşısına ilk çıkan en büyük hayvanı vurur. Dağ keçileri, boz ayılar, kızıl geyikler, dağ koyunları bunlar ‘büyük’ ölçü hayvanlar. Koruma altına alınmaları gerekirken, avlanılmasına izin verilmemeli. Hasat dediğiniz şey doğanın kendisidir. Hayvan yaşlanır, ölür. Diğeri de onu yer. Doğanın döngüsünü av ile bozmaya gerek var mı? Lütfen artık sesimizi duyun! Avcılık bir utançtır.” Diyordu.
Bence de avcılık utançtır.