Günümüz çocukları çok şanslı. Gerek geyim kuşam, gerekse oyuncaklar bakımından…
Çocukluk çağımızda okula gidene kadar, ayağımızda nalın (kapkap) veya yemeni, sırtımızda zıbın....
Oyuncaklarımıza gelince, birkaçını haratların (ağaç tornacısı), birkaçını da tenekecilerin yaptığı oyuncaklar dışında çoğunu elimizle yapar, oynardık.
Oyuncaklarımıza bakar mısınız?
***
DEVE: Koyun veya keçilerin çene kemiklerinden yapılırdı. Bu kemiklere bezler sarılarak deve şekli verilir; gözleri boncuktan yapılır, rengarenk boyalarla boyanırdı.
ÇAPUT BEBEK: Parmak kalınlığında biri uzunca biri kısa ağaç çubuğu veya tahta parçası, haç (salip) şeklinde bağlanarak, bebeğin omurgası meydana getirilirdi. Üzeri pamuk ve bezlerle sarılır, aksesuar olarak boncuk, basit boyalar kullanılarak oyuncağımız bebek doğardı.
ÇEMBER: Otomobil dış lastiklerinin kenarı içerisinde çelik tellerle yapılmış çemberler olurdu. Biz eskimiş ve kullanılmaz hale gelen lastiklerin kenarlarını alır, bunları yakarak çemberlerin meydana çıkmasını sağlardık.
ARABA: Portakal sandıklarının alt tarafına iki adet tahta çubuk çakar, haratlara yaptırdığımız 4 adet tahta tekerleği bu çubukların ucuna geçirerek arabamızı meydana getirirdik. Ucuna ip bağlayarak çekerdik.
DÜDÜK: Söğüt ağacının dalından yapardık 8-10 santim uzunluğunda, parmak kalınlığındaki bu söğüt ağacı parçasının kabuğunu soyar, iç kısmına bıçakla şekil vererek düdüğümüzü meydana getirirdik.
TOP: Bir yumak çaput, sıkı sıkı sarılarak yuvarlak şekil verili, üzeri iplerle iyice sıkıştırılır, top haline getirilirdi.
AT: Boyumuzun iki katı büyüklüğünde bir ağaç çubuk atımız olurdu. Paçamızın arasında üzerine biner, ucundan tutar “deh deh deh…” diyerek atımızı sürerdik.
ÇIKŞA: Yoyo denilen bu oyuncağı tenekeciler ce haratlar yapardı. En iyisini Sabancı çarşısındaki tenekeci Veysel usta yapar, tanesini 25 kuruşa satardı.
TAKTAKI: Bu oyuncak, haratların maharetli ellerinden çıkardı. Bilek kalınlığında, 20-25 santim uzunluğunda torna edilmiş ağacın ortası boylamasına delik, bu deliğin içine girebilecek bir de çubuk olurdu. Kendir elyafını su ile ıslatır aletin deliğine sıkıştırır, çubuğu birden deliğe sokarak bastırdığımızda “tak” diye bir ses çıkardı.
FIŞFIŞ: Tenekecilerin yaptığı bu oyuncağın içine su konur ve arkadaşların üzerine fışkırtılırdı. Su pompası diyebiliriz.
FIRILDAK: Tenekeciler yapardı. Bükülmüş tel üzerine geçirilen pervane alt taraftan yukarı doğru itilince kavaya fırlardı. En iyisini, Suburcu’da dükkanı olan Tabaat Sahibi Kadir Ağa yapardı.
***
DEĞİRME. Batı tarafı buna topaç derler. Haratlar yapardı. En iyisi, zindiyan ağaçtan yapılanıydı. Çocuklar bunlarla “hortlaşma” diye bir oyun oynarlardı. Çocuğun biri değirmesini toprak zemine atar; değirme döndüğü yerde diğer çocuk, dönen değirmenin üstüne kendi değirmesini atarak yaralamaya çalışırdı. Bunun için sert ağaçtan yapılanlar makbuldü.
Uzun süre dönen değirme için “mum tuttu” derlerdi.
***
Bu oyuncaklar dışında para vermeden elde edilen oyuncaklarımızda vardı. Örneğin, karton sigara kutularının kapakları. O günlerde piyasada Tekelin karton kutulu şu sigaraları vardı: Hanımeli, Gelincik, Baframaden, Serkildoryan, Boğaziçi, Sipahiocağı gibi. Bu kartonlar, sigara fiyatlarna göre değer kazanırdı. En pahalısı Sipahiocağı’ydı.
Bu sigara kutularının üzeri resimli kapakları bizlerin bir çeşit oyuncağıydı. En kıymetlisi Sipahiocağı idi.
***
15-16 yaşına gelmiş çocukların, hatta daha büyük gençlerin oynadıkları oyunlar için gerekli nesneler vardı. Koyun ve keçilerin arka ayaklarından elde edilen aşıklar ve mermerden herkesin kendi yaptığı gülleler birer oyun araçlarıydı.
***
Bugün bunların hiç biri çocuklarımızın ve gençlerin oyuncakları değil. Önceleri Japon’yanın şimdi de Çin’in ürettiği oyuncaklar, mağaza dolusu satışa sunuluyor. Çocuklar her türlü oyuncaklarla oynayabiliyorlar…
***
-Sizce bu oyuncaklardan şimdi var mı?
-HAYIR.