O halde,bütün canlıların ortak varlığı olan çevrenin, sürdürülebilir çevre ve sürdürülebilir kalkınma ilkeleri doğrultusunda korunmasını sağlamak, yaratılmışların en akıllısı olan insana düşmektedir. Şimdi birazda akademik,yeri geldiğinde popülist,siyasete malzeme,sömürüye,istismara alet olan yaşam evimiz dünya bütünü için çevrenin nasıl akıl dışılıklara sahne olduğuna bakalım.
Çevresel değerlerin ve ekolojik dengenin tahribini, bozulmasını ve yok olmasını önlemeye, mevcut bozulmaları gidermeye, çevreyi iyileştirmeye ve geliştirmeye, çevre kirliliğini önlemeye yönelik çalışmaların bütününe, Çevrenin korunması diyoruz.Diyoruz da; yasa yapıcılar, uygulama erkini elinde tutanlar,yapılan yasayı ihlal edenler,toplum olarak eylemlerimiz bunu özümsemiş miyiz???
Peki,Çevre kirliliği deyince ne anlamalıyız? Çevrede meydana gelen ve canlıların sağlığını, çevresel değerleri ve ekolojik dengeyi bozabilecek her türlü olumsuz etkiyi, çevrenin kirlenmesi ve tahribi olarak anlamalı ve gelecek kuşakların gereksinim duyacağı kaynakların varlığını ve kalitesini tehlikeye atmadan, hem bugünün hem de gelecek kuşakların tüm çevresel değerlerini her alanda (sosyal, ekonomik, fizikî vb.) ıslahı, korunması ve geliştirilmesi sürecinin gereğini yapmalıyız ki; Bugünkü ve gelecek kuşakların, sağlıklı bir çevrede yaşamasını güvence altına alan çevresel, ekonomik ve sosyal hedefler arasında denge kurulması esasına dayalı kalkınma ve gelişmeyi Sürdürülebilir yapabilelim.
Kısaca,günümüz, sorumluluğumuzun farkındalığı ile davranmamızı emrediyor.
Kızılderili Ata sözü ile; Dünya Atalarımızdan miras değil, gelecek nesillere bırakacağımız emanettir.
Dünya Gündeminde olan, ancak Dünya ağa babalığında yetkiyi kaptırmama çabası gösterenlerin uygulanmasına katılmadığı,imza koymadığı, Emperyalist sömürü düzeni anlayışıyla kendi geleceğini kurgulayan Küresel elit güçler, çevre koruma bahanesiyle egemenliklerini ve kontrol mekanizmalarını güçlendirmeyi hedefliyor. Birkaç devlet dışında yeni "Eylem Planına" uygun,uydu devletler, Çevre yasalarında revizyon veya yenisini yaparak , toplumun bilen kesimlerinin öngörüsünü, fikrini,önerisini dikkate almadan günü kurtarma politikası ve benden sonrası tufan anlayışı ile kısa vadeli bir parmak bal tadına kanarak davranmaktadır.Yenidenleştirilmeye çalışılan iklim Kanun Tasarısının "Çevre Politikalarında" her hareketimiz “karbon ayak izi” adı altında izlenecek,herkese sınırlı “karbon kullanım kotası” verilecek ve kotayı aşanlar ağır cezalara çarptırılacak. Seyahat yasakları, para cezaları ve toplumdan dışlanma gibi yaptırımlarla karşılaşacağız. “Karbon vergisi” adı altında yeni soygun düzeni kurularak yaşam maliyetlerimiz kasıtlı şekilde artırılacak. Toprak, su ve mülkiyet haklarımız tehdit altında. Tarım alanlarına getirilen kısıtlamalar ve su kullanım sınırlamaları, zaten tohumdan gübreye,ilacı kapsayan zinciri elinde tutan tröstlerin elinde olan gıda üretimini küresel şirketlerin tekeline bırakacak. Böylece halkımız yapay gıdalara ve sentetik ete mecbur kalacak. “Evrensel temel gelir” gibi güzel görünen vaatler aslında bizi, totaliter teknokrat tek dünya devletine bağımlı kılacak .Yenileme çabalarına çanak tutan, Dünyayı günlük çıkarları için tehlikeye atan Emperyalist anlayış; Aynı gemide olduğumuzu, batarsa hep birlikte boğulacağımızı bilmelidir..
Devamı yarın