ÇATLAK KOVA

Düşün

 

ÇATLAK KOVA

 

Sucu, boynuna astığı uzun bir sopanın uçlarına taktığı iki büyük kovayla su taşırmış. Kovalardan biri çatlakmış. Sağlam olan kova her seferinde ırmaktan patronun evine ulaşan uzun yolu dolu olarak tamamlarken, çatlak kova içine konan suyun sadece yarısını eve ulaştırabilir imiş. Bu durum iki yıl boyunca her gün böyle devam etmiş. Sucu her seferinde patronunun evine sadece 1,5 kova su götürebilir imiş. Sağlam kova başarısından gurur duyarken, zavallı çatlak kova görevinin sadece yarısını yerine getiriyor olmaktan dolayı utanç duyuyormuş.

 

İki yılın sonunda bir gün çatlak kova ırmağın kıyısında sucuya seslenmiş.

 

– Kendimden utanıyorum ve senden özür dilemek istiyorum.

 

Sucu sormuş;

 

– Neden utanç duyuyorsun?

 

 Kova cevap vermiş;

 

– Çünkü iki yıldır çatlağımdan su sızdığı için taşıma görevimin sadece yarısını yerine getirebiliyorum. Benim kusurumdan dolayı sen bu kadar çalışmana rağmen, emeklerinin tam karşılığını alamıyorsun.

 

Sucu şöyle demiş.

 

–  Patronun evine dönerken yolun kenarındaki çiçekleri fark etmeni istiyorum.

 

Gerçekten de tepeyi tırmanırken çatlak kova patikanın bir yanındaki yabani çiçekleri ısıtan güneşi görmüş. Fakat yolun sonunda yine suyunun yarısını kaybettiği için kendini kötü hissetmiş ve yine sucudan özür dilemiş.

 

Sucu kovaya sormuş.

 

–  Yolun sadece senin tarafında çiçekler olduğunu ve diğer kovanın tarafında hiç çiçek olmadığını fark ettin mi?… Bunun sebebi benim senin kusurunu bilmem ve ondan yararlanmamdır. Yolun senin tarafına çiçek tohumları ektim ve her gün biz ırmaktan dönerken sen onları suladın. İki yıldır ben bu güzel çiçekleri toplayıp onlarla patronumun sofrasını süsleye bildim. Sen böyle olmasaydın, o evinde bu güzellikleri yaşayamayacaktı.

 

Hayat akarken, eksiklikleriniz den utanmak yerine, onları nasıl bir avantaja dönüştüre bileceğinizi bulabilirsiniz.

 

**

 

Hisset

Yağmur

 

Şehrime yağmur yağmış

Caddelerde toprak buğusu

Bir çocuk annesinin elini tutmuş

Bir işçi güneşi izliyor çatıdan

Şehrime yağmur yağmış

Gözlerim Islak

 

Bir yaşlı teyze ceviz kırıyor balkonda

Bir çocuk düşmüş yere ağlıyor

Gazete topluyor bir amca

Kediler koşuyor sokak aralarına

Bir içli türkü geliyor uzaktan

Şehrime yağmur dadanmış

Bir kırık şemsiye buna gülüyor

 

Güvercinler kanatlanıyor

Sokaklar serin, gökyüzü sağır

Bir arabacı üşümüş, biraz ıslak

Titreyen elleriyle yufka taşıyor bir çırak

Şehrime yağmur yağmış

Sokaklar serin, saçlarım ıslak

Bir kadın geçiyor uzaktan

Bir buğday tanesi toprağa kavuşmuş

Bir çiçek solmuş yerde

Şehirde yağmurun türküsü

Ben de sessizliğin gürültüsü

 

Eren İlhan

 

**

 

Gülümse

 

Boz Kartal

Milli Park Polisleri, adamın birini, nesli tükenmekte olduğu için koruma altına alınan bir Boz Kartal'ı kesmiş, pişirip yerken görmüş ve derhal tutuklamışlar. Mahkemede adamın avukatları müthiş bir savunma yapmışlar:

 

"Bu adam ormanda yolunu kaybetmişti. Günlerdir aç olduğu için ya kartalı öldürecekti, ya kendisi ölecekti." diye... Yargıç bu savunmayı kabul edebileceğini söylemiş. Kararını açıklamadan önce, sanığa dönmüş:

 

- "Son bir şey sormak istiyorum" demiş,

 

- "Ben de av meraklısıyım da. Bu Boz Kartalın tadı nasıl bir şey?"

 

- "Valla efendim. Tam olarak Kelaynak ile Mavi Gagalı Puhu Kuşu tatlarının arasında bir şey!"

 

 

**

Kulağına Küpe Olsun

 

Bilgi en büyük silahtır. Savaşa gitmeden önce silahlarınızı kuşandığınızdan emin olunuz. George R. R. Martin

 

**