Gündem

Candan Kardeşlerin Yargılanmasına Devam Edildi

Sosyal medya fenomenleri Alisya Bahar Candan ve kamuoyunda "Nihal Candan" olarak tanınan ablası Gülnihal Çiçek'in de aralarında bulunduğu 21 sanığın "suç örgütüne üye olmak" ve "dolandırıcılık" suçlarından yargılanmalarına devam edildi.

Küçükçekmece 5. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmaya, Alisya Bahar Candan'ın da aralarında bulunduğu 11 tutuklu sanık ile Gülnihal Çiçek'in de yer aldığı bir kısım tutuksuz sanık katıldı.

Duruşmada ayrıca bazı müştekiler ve taraf avukatları hazır bulundu.

Savunmasını yapmak üzere mahkeme heyetince söz verilen Gülnihal Çiçek, iddianameyi defalarca okuduğunu ancak kendisine yönelik açık bir suçlama göremediğini savundu.

Çiçek, iddianamede örgüt lideri olarak suçlanan sanıklarından Orhan Apyadın'ı, 'Kaan Hamzaoğlu' olarak tanıdığını belirterek, şöyle konuştu:

"Kendisiyle 2021 yılında kısa süreli bir ilişkim oldu. Kendisini farklı bir isimle tanıtan birisi gerçek mesleğini de söylemez. Ben kendisini, iş insanı, aktif para kazanan ve benden çok hoşlanan biri sandım. Ben o dönemde anksiyete problemleri yaşıyordum. Bu nedenle özel hayatım ile ilgili yanlış bir karar verdim. Hukuk fakültesini bitirdim ancak bu olay nedeniyle mesleğimi yapamıyorum. Yaşam tarzlarımız uyuşmadığından uzun süren bir ilişkimiz olmadı. Ayrılmak istediğimde sözlü tacizlere başladı. Onur Apaydın hakkında uzaklaştırma kararı alarak ayrıldım. Örgüt ve örgüt üyeliği nedir, sadece dizilerden izlediğim kadarıyla biliyorum."

Araç satışı olaylarına ilişkin bir ilgisinin olmadığını, bu konuda iddia edildiği gibi toplantılara katılmadığını ileri süren Çiçek, "Bahsedilen toplantıların et restoranında yapıldığı söyleniyor. Ben veganım. Orada uzun süre kalamam. Et yenildiği için midem bulanır." dedi.

Çiçek, evli olduğunu ancak yaşadığı olaylar nedeniyle eşinin kendisine boşanma davası açtığını anlattığı savunmasında, zaman zaman gözyaşlarını tutamadı.

Ölümcül bir hastalıkla mücadele ettiğini, 28 kiloya kadar düştüğünü ancak biraz toparlanabildiğini anlatan Çiçek, "Mal varlığım bir iki çanta, bir iki ayakkabı olabilir. Bu olaylardan dolayı ailecek maddi olarak zor durumdayız. Annem emekli maaşıyla avukatımın parasını ödedi." diye konuştu.

Çiçek, kendisi hakkında bazı iddiaların basında yer alması nedeniyle savcılığa başvurduğunu, ancak savcıyla görüşemediğini, bir kaç gün sonra ise eşiyle evindeyken operasyon düzenlendiğini kaydetti.

Dosyada aleyhine yer alan ifadeleri kabul etmediğini, hakkında ifade verenleri tanımadığını savunan Çiçek, şöyle devam etti:

"İddianamede bazı kişiler tarafından hesabıma para geldiği söylenmiş. Hesaplarıma baksınlar. Var mı para transferi? Bunlar ortaya çıkmayacak şeyler değil. Ben 5 ay neyin cezasını çektim? Instagram kullanmak suçsa kullanmak istemiyorum. Bu sanıkları tanımıyorum. Hepsi sosyal medyada bizi izleyip kinlenmişler. Bu kadar garip insanın negatif enerjisini çekeceksem paylaşım yapmak istemiyorum artık."

Kendisinin kasa olduğu yönünde dosyada ifadeler olduğunu ancak bunun doğru olmadığını savunan Çiçek, "Neye dayanarak benim kasa olduğumu söylemişler. Benim sadece bir bankada hesabım var, içeri girdiğimde 100-150 bin lira borcum vardı. Hangi kasa bu, ne kasası. Benim borçlarımı içeri girince babam ödedi. Neye dayanarak bana kasa diyorlar, ben neyin kasasıymışım. Hesap hareketlerim kontrol edilebilir. Bunlar kanıtlanamayacak şeyler değil." dedi.

Çiçek, 2018 yılında babasının kendisinin adıyla bir güzellik merkezi açtığını ancak bunun da 2021'de battığını ve kapandığını söyledi.

Duruşmada daha sonra tutuklu sanıklardan Hacı İsrafil Sağlam savunma yaptı. Kars'ta bir hastanede bilgi işlem personeli olarak çalıştığını kaydeden Sağlam, araba alım satım işine ticari amaçla girdiğini ancak kendisinin de dolandırıldığını savundu.

Telefonunda yer alan tüm dosyaları yedeklediğini ancak bu durumun iddianamede soruşturmanın gizliliğini ihlal eden delil olarak değerlendirildiğini öne süren Sağlam, "Bana TMSF'den alınmış araçlar olduğu ve satıldığı söylendi. Ben hiçbir zaman 'Ben alıyorum, satıyorum' demedim. Ben Nihal ve Bahar Candan'ın hesaplarına para gönderilme konusunu duydum. Onur Apaydın bir keresinde Bahar Candan'a 'Hesaba para gönderilecek' demişti. Ancak ne için gönderileceğini bilmiyorum. Ben direkt örgüt kasaları Bahar ve Nihal Candan'dır demiyorum. Sadece duyduklarımı söylüyorum." ifadesini kullandı.

Sağlam'ın savunmasının tamamlanmasının ardından mahkeme heyeti başkanı, tutuklu sanıkların bu hallerinin devam edeceğini, tutukluluk durumunu 13 Eylül Cuma günü yapacakları duruşmada değerlendireceklerini kaydederek duruşmayı erteledi.

Bu sırada tutuklu sanıklardan Bahar Candan'ın izleyici sıralarında duran babasına dönerek "Ben burada mı kalacağım?" dediği görüldü.

İddianameden

Küçükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığınca hazırlanan iddianamede, 38 müşteki, 1 müşteki sanık, Gülnihal Çiçek ve Alisya Bahar Candan'ın da aralarında bulunduğu 21 sanık yer alıyor.

İddianamede, Onur Apaydın ve İlker Oflu'nun şebekenin elebaşları olduğu, dolandırıcılık ve tefecilik suçlarından gelir elde etmek üzere teşekkül eden organize suç örgütünün üyesi olan şüphelilerin, örgüt yapısı ve iş bölümünün sağladığı kolaylıktan faydalanarak suç dünyasında "Sazan Sarmalı" olarak tabir edilen dolandırıcılık yöntemini uyguladıkları belirtiliyor.

İddianamede, Alisya Bahar Candan'ın ablası Gülnihal Çiçek'e göre suç örgütü içinde daha etkin rol oynadığı, sanık Çiçek'in tutuklulukta geçirdiği süre dikkate alınıp adli kontrol şartıyla tahliye edildiği aktarılıyor.

İddianamede, Alisya Bahar Candan'ın, "suç örgütüne üye olmak" ve "kişinin, kendisini kamu görevlisi veya banka, sigorta ya da kredi kurumlarının çalışanı olarak tanıtması veya bu kurum ve kuruluşlarla ilişkili olduğunu söylemesi suretiyle dolandırıcılık" suçlarından 14 yıldan 44 yıla kadar hapisle cezalandırılması talep ediliyor.

Gülnihal Çiçek'in ise aynı suçlardan 8 yıldan 24 yıla kadar hapisle cezalandırılması isteniyor.

Diğer 20 sanık hakkında ise farklı suçlardan değişik sürelerle hapis cezası öngörülüyor.