BU İLİŞKİDE BEN KİMİM?

Doğan Cüceloğlu’nun bu yazısını herkesin kuması gerektiğini düşünüyorum. Bu sayede, bir çok kişi  kim olduğunun farkına varabilir.

“Her ilişki kişiler birbirlerini tanımlarlar. Ortaokul ve lisede “arkadaşlık”lar yaşayan biri iken birden kendinizi “kız” ya da “erkek” arkadaş, “flört” durumunda bulabilirsiniz. “Kız” ya da “erkek” flört olmanın kendine özgü sorumlulukları, heyecanları ve sorunları vardır.

Sonra sözlenirsiniz, “sözlü” ilişkisi içinde olursunuz, daha sonra “nişanlı” ilişkisi. Arkadaşlıktan nişanlılığa geçince ilişkiye bakış tarzınız değişir, diğerlerinin de size bakış tarzları değişir. Artık siz “nişanlı” birisiniz, ona göre kendinizi tanımlamanız gerekir. Ve evlenirsiniz, nikahınız kıyılır, düğününüz yapılır. Artık birinin eşi, karı koca ilişkisi içindesiniz.

İlişkinizi tanımlarken bir içte bir de dıştan bakış ve tanımlama vardır. Bu konuyu biraz açmak istiyorum, çünkü her ilişkide karşımıza çıkacak.

İnsanın toplumsal ve ruhsal iki varoluşu vardır. Toplumsal bir yaratık olarak insan içinde yaşadığı toplumun sosyal rolleri, o rollerle ilgili beklentileri, normları, kuralları, gelenekleri, görenekleri önemser. Arkadaş, flört, sözlü, nişanlı ve eş ilişkisi insanın toplumsal varoluşuyla tanımlanmıştır.

Ruhsal bir varlık olarak insan kendi içinde, kendi özünde de tanımlanmak ihtiyacı içindedir. İki insan toplumsal varoluşlarıyla flört, sözlü, nişanlı ve eş ilişkisi içinde olabilir, ama özünde hiçbir zaman sevdalı, tutkun bir “sevgili” olamayabilir. Sevmek, aşık olmak, özlemek, hasret duymak, sevdalanmak özde, canda olan ruhsal bir şeydir.

Birinin size “nişanlım” demesi ile “sevgilim” demesi farklıdır; ilki sosyal varoluş ilişkinizi, ikincisi özde varoluş ilişkinizi tanımlar.

Dostunuza, eşinize, çocuğunuza, öğrencinize baktığınızda , "kendimi bu ilişkide nasıl tanımlıyorum?" sorusunun farkında mısınız?”