BEN DEMİYORUM

Pek kahvehane kültürüm yok. 

Epeydir görüşmediğim, ara sıra telefonla hal hatır sorduğumuz bir arkadaşım: “Abi, seni çok özledim bir yerlerde buluşup biraz sohbet edelim, hasret giderelim” dedi.  

Kıramadım bende gerçekten kendini özlemiştim. Bana yakın bir kahvehane tarif etti, orada buluşmaya karar verdik. 

Dediği kahvehaneye gittim, içeri girdim. Benim bildiğim kahvehanelerde ki gibi, içeri girince sigara dumanın ve kirli havanın genzi yaktığı bir yer değil! Kahvehane demeye bin şahit gerek. Geniş bir salon. Tek kelimeyle harika bir kıraathane. Tertemiz, insanın içini açan bir letafet, bir güzellik…  

Antep’te böyle yerlerde varmış meğer! 

İçeride en köşede 10-15 kişilik bir grup… 

Ben dışarısını gören cam kenarında küçük bir masaya iliştim. Camdan geleni geçeni seyretmeye başladım. Özel kıyafetli genç birisi, “ne alırsınız?” dedi. “Arkadaşımı bekliyorum, daha sonra” dedim. 

Bu arada kalabalık masada ne olduğunu anlamadığım hararetli bir mevzu konuşuluyordu, herhalde ki, zaman zaman sesleri yükseliyordu. 

Ama ben kendi âlemimde camdan dışarıyı seyrediyordum. 

Birisi omzuma dokundu. Baktım. Bu da epeydir görmediğim bir arkadaş. Ayağa katlım sarıldık: “Yahu sen buraları bilir miymişsin, hayırdır?” Kendinin de tanıdığı arkadaşımı beklediğimi söyleyince: “Öyleyse bizim masaya buyur, yalnız oturma. Bak bizim masada kimler var? O tarafa baktım, 3-5 el havaya katlı. Gerçekten, hepsi de tanıdığım ve fakat zamanın ve şartların bir birimizden uzaklaştırdığı kimselerdi. Hepimizde yaşlanmış, kendi gailemize düşmüştük. 

Ancak masadaki diğer arkadaşların da benim tanıdıklarım gibi aynı görüşten olduklarını kısa sürede anladım.  

Çünkü konuları usanıp bizar olduğumuz referandumdu… 

Fakat tuhafıma giden şey;  arkadaşlarımın fanatik AKP’li ve Erdoğancı olmalarına rağmen – tartıştıkları konu – referandumda HAYIR demeye karar vermiş olmaları ve bunu tartışmaları.  

Masada olanlardan birisi… 

“Yeter be arkadaş. Bu kadar da olmaz ki. Rabbena hep bana. Hem haktan, hukuktan, adaletten bahsedelim; sonra da insan hak ve hukukunu ayaklar altına alalım, onlara saygıdan bahsedelim. Hem de ben EVET demeyeceğim diyenleri yok sayalım, tepeleyip geçelim.” 

Bir başkası… 

“Arkadaş başımız döndü yav. Nereye baksak bizim afişlerimiz, bizim soluğanlarımız televizyonların bütün kanalları bize hizmet ediyor… Bu kadar da adaletsizlik olmaz ki!  

Bir yabacı ülkemizde ki, bu anormal duruma: “Siz bu kadar reklama, koşuşturmaya neden lüzum gördünüz? Her halde bu kanun teklifine HAYIR diyen, diyecek bir muhalefet yok ki, onlara ait bir şey göremedik" demez mi? 

Tayip Bey baş üstüne, o başımız tacı. Ama ben bu referandumda HAYIR diyeceğim. Yeter artık… 

Konuşmalar bu minval üzere gitti. 

Masada on üç kişi vardı ve bunların tamamı AKP sempatizanı ve fanatik Tayip Erdoğancı… 

Ama hepsinin ortak kararı: 

Ama Tayip Beyci olmak başka, referandum konusu başka… 

Ve nihayet randevulaştığım arkadaşım geldi.  Ben de AKP’li arkadaşlarımın masalarından özür dileyerek ayrılarak, daha önce oturduğum masaya geçtim… 

Yukarıdaki konuşmaları 13 tane koyu AKP’li ve Tayyip Erdoğancı yapıyordu!