Vasıfsızlığı doğallık diye yedirdiler bize yıllar yılı.
Yetenek yoksunlarını usta, fikir noksanlarını akil bildik.
A’ yı bilmeyenden alfabe öğrenimi aldık.
Düz yolda yürüyemeyen spor bilginlerinden, kalemi tanımayan yazarlardan feyz aldık.
Vefasızlığın adı zamana ayak uydurma oldu.
Zamana ayak uydurmayı ayak oyunlarına getirenlerden görüp öğrendik.
Görüp öğrendiklerimiz kendimizle bağdaşmadı çoğu zaman, insanlığımızın dışına çıkamadık.
Ve bildiğimiz öğrendiğimiz her şeyi unuttuk.
Unutamadığımız tek şey vardı ve onu asla unutmamamız gerektiğinin bilinceydik her zaman.
İNSAN olduğumuzu unutmamak bize burada insanları kazandıracaktı farkındaydık.
Her ne kadar insan görünümlü şebeklerin sinirlendiğini bilsek de insan kalıp, insanları kazanmak özümüze işleyen bir yaşam felsefesiydi.
Sırça köşkte oturup etrafı taşlamadık.
Kendimizin ve çevremizin sorumluluğunun bilincindeydik.
Günlerimiz böyle bittiği gibi, yeni günlerimizde böyle devam etti.
Savaş mağduru olmuşlardı. At izinin it izine karıştığı bir ülkeden, serseri bir mermiye yada şarapnele, belki de bombaya hedef olmamak için ülkemize sığınmışlardı. Dil bilmez, yol tanımazlardı.
Sadece ve sadece ölmemek için kaçmışlardı ülkelerinden. Misafir sayılırlardı.
Okul çağlarında çocukları vardı onların. Okumalıydılar. Öğrenmeliydiler . Eğitim her şeyin üstündeydi çünkü.
Devletimiz sahip çıktı bu çocuklara, hastaneleri seferber etti. Okul kapılarını sonuna kadar açtı. Yardım kurumları hiç kimseyi boş çevirmedi. Herkes ev sahipliğinin bilincindeydi.
Bugünün ne götüreceğini bilmediğimiz gibi, yarının ne getireceğinin meçhullüğünün farkındaydı herkes.
İşgüzar her yerde işgüzardı. Değişmeyen kural. Fitneciler çiyanlar heryerde aynıydı.
Kahpeliğin, şerefsizliğin,utanmazlığın ve daha nice adiliğin Türkü Kürtü Alevisi Sünnisi Almanı İngilizi yoktu. Onlar da heryerde aynıydı.
Tıpkı çocuklar gibi, çocuklarımız gibi, çocukları gibi. Çocuklar da her yerde çocuktu.
En fazla okullarda zorluk çekti bu çocuklar. Her şeyin yabancısıydılar.
Ve iş yine insan olduğunu unutmayanlara kalmıştı.
Bu garipler bağırlara basıldı.
Önceleri yadırganıyorlardı. Şimdileri alıştık.
Oğullarımız kızlarımız birbirine karıştı. Aynı oyunları oynayıp, aynı şeylere gülüyorlar. Hüzünleri de aynı. Sevinçleri de… Evlerimiz bile sırt sırta.
İşe bile birlikte gidilip geliniyor. İnsanız insanlığımızı unutmadık. Unutturamazlar da….
Buradan insanlığını unutmayan herkese teşekkürlerimi sunuyorum.
Ve özellikle de bu çocukların eğitim öğrenim alabilmesi için ellerinden gelen tüm çabayı sarfeden eğitim-öğretim görevlilerimize şükranlarımı sunuyorum.
Herkes yakınındakini daha iyi bilirmiş.
Bende en yakınımdan başlıyorum.
Bu çocukların eğitim-öğrenimlerini alabilmeleri için okulun kapılarını sonuna kadar açıp manevi desteklerini esirgemeyen tüm öğretmenlerimize,
Türktepe İlköğretim Okulu Müdürümüz Sayın Ergün KOCAAKÇA şahsında teşekkürlerimi sunarım.
Ferhat TUNÇ’un şarkı yapıp söylediği, Umur HOZATLI’nın şiirinde belirttiği gibi:
“HEPİMİZ AYNI TANRININ ÇOCUKLARIYIZ” çünkü…..