Yazıma başlamadan önce peşinen şunu söyleyeyim: Peki neden maaş verilmeli fikrini savunuyorum? Çünkü atama bekleyen öğretmen adaylarına belli bir maaş verilirse çözüm için çok hızlı adımlar atılmaya başlanır kanaatindeyim.
Geçelim yazımıza…
“Hocam hanım görevinin başında, işinin başında olmayan, kısacası henüz çalışmayan birine devlet neden maaş versin ki?” dediğinizi duyar gibiyim...
BANA KALIRSA ATAMA BEKLEYEN ÖĞRETMENLER CİDDİ MESAİ HARCIYORLAR
Peki nerede ve ne için bu mesailerini harcıyorlar?
Ve ciddi mesai harcıyorlarsa oradan belli bir maaş almıyorlar mı?
Maaşsız mesai mi olur?
Maalesef evet, acı ama gerçek, maaşsız mesai gerçekten oluyor...
Atama bekleyen öğretmen arkadaşlar tüm gün akıllı telefonları ellerinde, Sayın MEB bir Tweet atsa da onun altına:
“Atama istiyoruzzzz, atama istiyoruzzzz…”,
“Söz verdiniz, 100 bin atama neredeee?”,
“Bu yıl henüz daha atama sözü duyamadık!”,
Gibi söylemler, daha Sayın MEB'in atmış olduğu Tweet’in mürekkebi kurumadan, dakikalar içinde bazen binlerce, bazen on binlerce, hele hele atama haberleri ortalıkta dolaşıyorsa o vakit yüz binlerce Tweet sosyal medyadan atılıyor...
Yetkililer her gün atılan bu yüz binlerce Tweet'e ne kadar ilgi alaka gösteriyor orasını bilemiyorum, tabii ki ben yetkili değilim...
YANİ ORTADA CİDDİ BİR MESAİ HARCAMASI SÖZ KONUSU
Bu ciddi mesai sonucunda belli bir maaşı da hak ettiklerini kesinlikle düşünüyorum… Almış olduğu lisans eğitimi ile hak ettiği mesleği öğretmenlik görevine başlamak ve sınıflarına, öğrencilerine kavuşmak; bilgilerini, ilimlerini gelecek nesile aktarmak istiyorlar haliyle...
EĞİTİM FAKÜLTESİNDEN MEZUN OLDUĞUM YIL ATAMAM OLDU
Mezun olduğum sene, mezuniyetimden sadece 2 hafta sonra girdiğim KPSS'den 90 puan aldım ve MEB tarafından matematik öğretmeni olarak atandım.
Aslında sistem bu kadar da basit işlemeli.
Ve bu kadar basit işleyecek alt yapıda bir sistem inşa edilmeli...
Kimse mağdur olmasın, kimse kimseye yük olmasın, kimse kimsenin yedeği pozisyonuna düşmesin diye bu alt yapı kurulmalı. Günümüz olanaklarıyla bunu tasarlayıp inşa edebilmek çok zor olmasa gerek.
Şayet sistemin içinde böyle bir tasarıma mani olan aksaklıklar varsa da, bu aksaklıklar elbette eğitim fakültesini bitirenlerin sorunu değil!
Çünkü onların hiçbir şekilde sisteme müdahale etme şansları veya yetkileri yok.
Ellerindeki tek yetki; Tweet atmak…
Zaten mecburen Tweet atıyorlar, çünkü çözüme ulaşmalarını sağlayacak başka bir enstrümanları yok maalesef...
ATANAMAYAN BİR ÖĞRETMEN ARKADAŞIM VARDI
O yıllarda akıllı cep telefonları yeni yeni piyasaya çıkmaya başlamıştı. Sanırım 2010 veya 2011 yılları olacak, geçmiş zaman, tam yılını hatırlamıyorum.
“Hocam, akıllı telefon alacağım beraber alalım mı?” dedi.
“Hayırdır hocam, göreve başladın mı?” dedim.
“Yok, hayır başlamadım, fakat akıllı telefon alıp sosyal medyadan ‘Atama istiyoruz’ diye yazanlar varmış, onlara destek vermek amacı ile” dedi...
Telefonu alıp bir yerde kahve içtik, sohbet muhabbet derken...
BİR DOKUN BİN AH İŞİT DERLER YAAA
“Hocam, sanırım eğitim fakültesini seçmek ve bitirmekle çok hatalı bir karar vermişim.” dedi.
“Ailem beni dört yıl boyunca okutmak için ciddi şekilde masraf etti... (O dönem kitaplar çok pahalı)
Annem sürekli ‘Evlen, evlen’ diye tutturup duruyor.
Mesleğimi yapmak istiyorum ama maalesef atama gelmesi artık benim için hayal!
Atama gelecek diye beklerken çok ciddi ailesel sorunlar baş göstermeye başladı.
Haliyle gündelik ve kişisel masraflar yüzünden yaşım kaç oldu halen anne ve babamdan para istemek çekilmez bir hal aldı. Bu çok büyük bir dert, yaşayan bilir, yaşamayan bu duyguyu asla anlayamaz.”dedi...
“GEÇİCİ OLARAK BAŞKA BİR İŞE GİRSEN” DEDİM
“Hocam ben öğretmen olmak için eğitim fakültesini bitirdim. Başka bir işe girmiş olsam öğretmenliğe dair motivasyonumu, özgüvenimi ve meslek aşkımı tamamen kaybederim.” dedi...
Sorunlarını birebir dinleyince üzülmemek elde değil...
KPSS NEDEN VAR?
Memuriyette ortaya çıkan ilk sınav; 1999 ve 2000 yıllarında “Devlet Memurluğu Sınavı (DMS)” idi.
Bu sınav halk içinde büyük bir coşkuyla karşılandı. Nedeni de “Hamili kart yakînimdir.” yazılı kartvizitlerden alabilmek için torpil döneminin sona erdiği, memuriyete atanmak için sınavla objektif bir seçim yapılacağı kanaatiydi.
Musa süre zarfında, 2001'de, bu sınavın yeni ismi “Kurumlar için Merkezi Eleme Sınavı (KMS)” oldu. 2002'den itibaren de malumunuz, “Kamu Personeli Seçme Sınavı (KPSS)” adıyla anılmaktadır.
Ben de 2003 yılında uygulanan KPSS’ye girdim.
KPSS OLMAMIŞ OLSA, BEN DE HALA “ATAMA İSTİYORUZ” DİYE TWEET ATIYOR OLACAKTIM
Liseyi okul birinciliği ile bitirdim.
Üniversite sınavında netlerimle ilk %4’lük dilime girerek “Tercih bile yapma, katsayı nedeniyle hiçbir üniversiteye yerleşemezsin” veya “Tek tercih yap, ölü tercih bile olsa nasıl olsa üniversiteye yerleşemeyeceksin, hahahaaaa” diyenlere rağmen; bana inancını hiçbir zaman kaybetmeyen değerli hocalarımın ve kıymetli ailemin rehberliğinde matematik öğretmenliğini başarı ile kazandım...
Lisedeyken amacım ve hedefim üniversite sınavını 0 tam puan ile, sıfır yanlış ve boşla kazanmaktı.
Uzay mühendisliği, bilgisayar mühendisliği veya genetik mühendisliği okumak istiyordum...
Fakat 28 Şubat döneminin o ceberut uygulamalarının en büyük yıkımı olan 0 tam puan almış olsam dahi hedefimdeki hiçbir üniversiteye veya bölüme yerleşemeyecek olduğum gerçeği ile yüzleşmek, sadece netlerime göre bir değerlendirmenin yapılması durumunda ilk %4’lük dilime yerleşecek netlerimin hiçbir işe yaramayacak olması ve başörtüm ile üniversiteye girememek bendeki moral ve motivasyonu komple aşağıya çekmişti...