ANTEP DOKUMASI 2

 Dokuma işinin başlangıcı “Çözgü” dür.

            Çözgüde birinci etap “Haşıl” dır. Haşıl, mukavemetsiz olan ipliğe, mukavemet kazandıran bir işlemdir.

            Un, su ile pişirilerek koyu bulamaç haline getirilir; soğumaya bırakılır. Büyükçe bir leğene su konur ve bir avuç haşıl alınarak suya karıştırılır, boyanmış iplik kelebi bunun içinde iyice ovulur. Böylece ipliğe, haşıllama işlemine tabi tutularak mukavemet kazandırılmış olur.

            Gazianteplier o günlerde haşılla ilgili türkü bile dizmişlerdir:

 

            Alatirik söndü kalkın haşıla

            Haşılı getirin, çökün başına

            Çifte kurşun değsin mezik taşına

            Gözlerin kör ola, ölesin usta

            Ölmeden mezara giresin usta.

 

            Ustamın giydiği samanı sarı

            Usta seni soksun al kızıl arı

            Usta paran yoksa etme bu karı

            Gözlerin kör ola, ölesin usta

            Ölmeden mezara giresin usta.

 

            Bir direzin çektim iki sedirlik

            İçinde kırıldı zavallı mekik

            Acerini almaya yoktur metelik

            Gözlerin kör ola, ölesin usta.

            Ölmeden mezara giresin usta.

 

            İkinci kademe, haşıllanmış kelep halindeki ipliğin terdeklere (masura) sarılmasıdır. Bu işi genel olarak evlerde kadınlar yapardı. Şehreküstü semtinde birçok evde kadınlar bu işi yaparak kazanç elde ederlerdi.

            Haşıllanmış iplik yaş olarak verilir; kadınlar, ipi çıkrıkla terdeklere geçirirlerdi. Bunu yapan hanımların elleri hep çivit boyalı olurdu.

            (Burada Gazianteplilerin bir benzetmesinden söz edeceğim. Erkekler, hastalık sebebiyle doktora gittiklerinde, tenasül uzuvlarını utancından ‘terdeğim’ diye dertlerini anlatırlardı.)

            ***

            Üçüncü safha, masuralardaki ipliğin “Ayak Kalfası” denilen çözgücü ustaları tarafından dolaba geçirilmesidir.

            Masuralar, marangozlar tarafından imal edilen ve “Çağ” olarak adlandırılan düzeneğe, dokumanın rengine, desenine göre dizilir. Çağdaki masuraların iplik uçları “Ellik” denilen bir düzenekten geçirilir.

Ayak kalfası sol eli ile elliği tutar, sağ eli ile de dolabı çevirerek çözgü işini yapar.

            Kumaşın enine göre iplikler elliklerde ayarlanır, çözgü işine dolabın altından başlanarak üste doğru çıkılır.

Dolabın dönerken ve çağdaki terdeklerin çıkardığı sesler, hala kulaklarımda çınlıyor.

            Çözgü bitince, dolaptaki iplikler bir açkı üzerine sağılır. İplik nemli olduğu için sırıklar üzerine serilerek birkaç saat kurumaya bırakılır.

            Kuruyan bu ipliğe “Direzin” denir.

            Kuruyan direzin, kavuk şeklinde sarılarak, top haline getirilir.

            Böylece çözgü işi tamamlanmış olur.

            ***

(Devam edecek)

                                                                                              Orhan YALKIN