ANLAMAK ZOR

            “Kişinin namaz ve ibadeti sakın sizi aldatmasın. Siz onun dirhem ve dinarla olan münasebetine bakın…” diyor, Hazreti Muhammed.

Dini bir türlü siyasetten ayırt edemiyoruz. Hele iktidar dinle yatıp kalkıyorsa.

            Adalet ve Kalkınma Partisi Kilis Belediye Başkan aday adayı Yasin Topaloğlu’nun yumurtladığı şu söze bakın:

            “… Çok yakın bir gelecekte Türk Genelkurmay Başkanı, Ankara’da, Hacı Bayram camisinde, sabah namazında, sair kuvvet komutanlarından tekmil alacak…”

            Bu, Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın dikkatini çekip aday olmak için söylenmiş sözlerdir. Askerlikle dinin irtibatlanmasını başka türlü izah edemeyiz.

            xxx

            Sayın demeye dilim varmıyor; Yasin Topaloğlu sözlerine şöyle ”devam ediyor:

            “… Çünkü bu coğrafyada sadece siz İslam’ın hizmetkârı olursanız var olursunuz. Kanuni Sultan Süleyman’dan sonra en muktedir Türk Recep Tayyip Erdoğan’dır…”

            İnsanın iki şeyi yok ki birini yırtıp atsın!...

            Bir kere Kanuni’nin özü, Türklükle ilgisi kalmamıştır, O Osmanlıdır; kaç nesil öncesinden hep anneler Türk olmadığı için.

            İkincisi, bu sözü ile Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ilgisini çekmek; Dünyaca bir dahi olduğu kabul edilen Ulu Önder Atatürk’ü elinin tersiyle itmektir.

            Yasin Topaloğlu’na şu sözü hatırlatmak isterim:

             “Dünyaya bir dahi geldiğinde, onu şu işaretinden tanıyabiliriz. Bütün ahmaklar ona karşı birleşmişlerdir.”

            xxx

            Askerlere hitaben söylediği “İslam’ın hizmetkârı olursanız var olursunuz” sözünden de bir şey anlaşılmıyor. Bunu açıklasa da bizleri ihya etse…

            xxx  

             Bir filozofa, “Dünyada en zor şey nedir?” diye sorarlar.

            “Sözdür” diye cevap verir filozof.

            “Neden?” diye sorduklarında;

            “Çünkü anlamak da zordur, anlatmakta” der.

            xxx

Yazıya bir Hoca fıkrası ile son vereyim:

            Akşehir’de kim var ki; subaşı ile kör kadı, birde bizim Hoca efendi. Bir gün, bu üçü gezmeye çıkmışlar; dereden, tepeden derken kör kadı laf olsun diye:

            “Hoca efendi, demiş; çok söyleyen çok yanılır derler. Senin de çenen pek durmaz; hiç yanılıp da yaş tahtaya bastığın oldu mu?”

            Hoca saflığını üstüne alarak:

            “Hayır, efendi hazretleri, yalnız bir defa, parmağım gözüne, kör kadı diyecektim size; dilimin ucuna kadar geldi ama hemen geri çektim.”

            Hoca’nın attığı taşın altından kalkamayacağını anlayarak:

            “A Hoca olacak demiş; bir sözüne bakıyorum, cingöz mü, cingözsün. Bir sözüne bakıyorum, öküz mü, öküzsün. Hasılı, ne mal olduğunu anlayamadım gitti.”

            Bu söz üzerine Hoca, kör kadı ile subaşının kollarına girerek:

            “Anlamayacak ne var bunda, demiş; ben ne oyum, ne de buyum. Ha şöyle, gördüğünüz gibi ikisi arasında bir adamım.”

 

                                                                                  Orhan YALKIN