ANALARIMIZ

 

 

8 Mart Dünya Kadınlar Günü’ne

 

Gün, sabah ezanından önce başlar Toros Dağ’larında.

Eşek anırmaları duyulur önce, sonra bir kadının ayak sesi.

Uzak bahçelere sebze sulamaya gidiyordur kadın. O bahçede işlerini bitirince öteki bahçeye geçecektir. Günün bitmesine daha çok zaman var ise üçüncü bahçeye…  Eve dönüşünde bir eşek yükü odunla ya da otla gelecektir.

/

Kadın gece yarısı uyanır. Bir tekne hamur yoğurur, dağdan kendi getirdiği odunla ocağı yakar. En büyük kızını uyandırır. Anne yufkayı açar kızı pişirir. 

Ekmeğin eğlenmesinin ardından, ocağın kuvvetli ataşenin değerlendirilmesi için çamaşırlar yıkanır. Çamaşır yıkama bitince ya dağa gidilir ya da bağa.

 

Mevsim yaz, aylardan temmuz ise ekmeğin eğlenmesi bitince, dağa ot biçmeye gidilir. Yol uzundur kadın yayan. Alır eline orağı ve biçer otu. Sırt ağrısı, bel ağrısı, derdine bir tas ayran…

/

Horoz ötmeden ayaktadır kadın. Davarını ineğini sağar ve dağa sürer. Sütünü ateşe kaynamaya koyar. O gün nasiplerinde ne varsa sofrayı kurar ve çocuklarını uyandırır. Karınları doyunca evin işlerine başlar.

 

Kadın ister evinde iş yapsın isterse dağda bağda, yorgundur. Bir lokma ekmeğini yutamayacak kadar yorgun.

/

Evin yapımında kocası ile omuz omuza çalışan, taş taşıyan, çamur karan, tahta çakan kadın.

Davarın kılını, yünü kırkan, eğirip ip yapan, kilim zili, heybe, çul, çuval dokuyan; yelek, hırka, çorap ören kadın.

Ailenin giysilerini diken, çocuğunun saçını ören, oğlunu kızını yıkayan, evini temiz pak eden kadın.

Sofrada ekmeğinin buğdayını eken, toprağını süren, ekinini biçen, ekmeği açan, sofraya koyan kadın.

Yemeğin sebzesini eken, toprağını kazan, suyunu veren, bakımını yapan, eve getiren, sofraya koyan kadın.

Yemekteki yağın sütünü sağan, pişiren, yoğurt yapan, ayran yayan, yağı elde eden, yemeğe koyan kadın.

Davarın, sığırın bakımını yapan, samanını, yaprağını evine getiren; ailesinin et gereksinimini karşılayan kadın…

 

 

Bu kadar işi kaç kişi yapardı acaba?

Bir kadın, tek bir kadın yapardı bu işleri. Anadolu köylerinin bütün kadınları…

Çok değil otuz-kırk yıl önce tüplü ocakların, düdüklü tencerelerin, çamaşır- bulaşık makinesinin, buzdolaplarının; çeşit çeşit temizlik malzemelerinin; hazır bebek bezlerinin olmadığı zamanlarda.

 

Bu kadar işin ve yorgunluğun üstüne belki de kocalarından dayat da yediler.

 

Ellerine gül verilmeyen, yüzlerine gülünmeyen, bir defacık teşekkür edilmeyen kadınlar…

Bizim kadınlarımız…

Analarımız!..

 

Sevgiyle