Aldığı görevi vicdanla tartmak gerek

 

Hepimiz hayatımız boyunca çeşitli görevlere talip olup, farklı makamlara geliriz.

Göreve talip olmakta, bir makama gelmekte güzel, güzel olmasına da…

 Görevi layıkıyla, vicdan rahatlığıyla yapmak ise çok büyük meziyettir. Egolardan arınmak gerekir. Kul hakkını gözetmek gerekir. Günün sonunda gönül rahatlığı, vicdan rahatlığıyla yastığa kafayı huzurla koyabilmek gerekir.

Bakın zamanın birinde Behlül Dana, zamanın hükümdarı olan Harun Reşit’ten bir görev istemiş.  Harun Reşit de ona çarşı pazar ağalığını (denetimini) vermiş, Behlül hemen işe koyulmuş. İlk olarak bir fırına gitmiş. Birkaç ekmek tarttı hepsi normal gramajından noksan gelmiş. Dönüp fırıncı ya sormuş: “Hayatından memnun musun, geçinebiliyor musun, çoluk-çocuğunla ağzının tadı var mı?” Adam her soruya olumsuz cevap vermiş. Memnun olduğu bir şey yokmuş.

Behlül bir şey demeden ayrılıp, bir başka fırına geçmiş. Orada da birkaç ekmek tarttı ve görmüşki bütün ekmekler gramajından fazla geliyor, eksik gelmiyor. Aynı soruları bu fırının sahibine de sormuş ve her soruya olumlu cevap almış. Bundan sonra başka bir yere uğramadan doğru Harun Reşid’in huzuruna çıkıp, yeni bir vazife istemiş. Harun Reşid, “Behlül daha demin vazife verdik sana ne çabuk bıktın?” diye sormuş.

Behlül bu soruyaq şöyle cevap vermiş;

“- Efendimiz çarşı pazarın ağası varmış. Benden önce ekmekleri tartmış, vicdanları tartmış, buna göre herkes hesabını ödemiş, bana ihtiyaç kalmamış.”

Umarım herkes bir gün vicdanını tartar ve hesabını ona göre öder.

Özgür ZOR