AKIP GİTMEDİĞİMİZİ HİSSEDİYOR MUSUNUZ?

Hafta sonu Uğur Dündar’ın yazısında okuduğum, Atatürk ve yaveri arasında çeşme başında geçen diyalog çok hoşuma gitti.

Sizinle de paylaşmak istiyorum.

**

Atatürk, “Ben bu çeşmelere ve önlerindeki su yalaklarına ve oradan suların akışına bayılıyorum” dedi.

“Bu çeşmelerden akan sulara çocukluğumdan beridir hayranım. Su hayattır. Çeşmenin ve doğanın birbiriyle uyumu, ahengi, görene huzur verir. Çobanların, hayvanların susuzluğunu giderir. Gelip geçen yolcuların başında serinleyip suyunu içenlerin hikâyelerini biriktirir.

Her şeyi unutup akan suya bakmak ne iyidir…

Böyle çeşmelerden akan sular, bir tohuma denk gelirse onu filizlendirir.

Ateşle temas ederse onu söndürür.

Kirlilikle karşılaşırsa onu temizler.

Güneşle birleşirse gökkuşağı olur.

Ancak yalnız ilerlemezse, akmazsa, bir çamurun içinde kalırsa gitgide kokuşur.

Halkımız da suya benzer. İlerlemezse, ileriye doğru akıp gitmezse kirlenir, gitgide kokuşur.”

İlerleme, gelişme, daha güzel nasıl anlatılabilir?

**

Böyle güzel bir anekdotun ardından güzelim ülkeme bakıyorum;

1,5 tonluk turşu kurmayı marifet olarak kamuoyuna duyuran bilim(!) yuvası üniversitelerimiz…

'Papaz eriğini imam eriğine çeviren' projelere desteğini esirgemeyen TUBİTAK’ımız…

İşsizliği bölücü kebapçılara bağlayan parti liderlerimiz…

Kapatılan planlama teşkilatları, isteğe göre sunum yapan istatistik kurumları…

**

Yıllarca özelleştirmeyi savunduktan sonra, pahalılıkla mücadele için devletin market açması noktasına gelmişiz.

Yarın, belki de özelleştirdiğimiz şeker fabrikalarını bölücü ilan edip, onlara rakip yeni şeker fabrikaları açtığımızı müjdeleyeceğiz.

Kebapçılar bölücü ilan edildi, tam zamanı devlet kebapçılarının…

Bugün berberime 50 TL ödedim. Benim berber, bölücü ben size söyleyeyim…

Belki de tıraşı 20 TL ile çözeceğiz devlet berberlerinde…

**

Artık absürd şakaları yaşayıp, şaşırmaz olduk ülkemizde.

Bilimi, irfanı çıkardık gündemimizden.

İyilik, güzellikler değil, öfke söylemleri duyar olduk din adamlarımızdan.

Günübirlik yaşayan, hoşgörüden uzak, kutuplaşan insanlar olduk…

GAZİ şehre Atatürk düşmanı bir küfürbaz, üçüncü kez söyleşiye geliyor, düşünün…

**

Bu halimize bakınca;

Suyumuzun akıp gitmediğini siz de hissediyor musunuz?

Kokuşmuşuz demeye dilim varmıyor ama kirleniyoruz diyor musunuz siz de?

**

Büyük Atatürk, çeşme başındaki sohbetini şöyle bitiriyor;

“Hep birlikte çok zorluklarla kurduğumuz Cumhuriyet'in değerini bilelim. Bizim gözümüzde şehirli, köylü, işçi, memur, çiftçi, tüccar, sanatkâr, asker, doktor ve sonuç olarak çalışan herhangi bir yurttaşın iyi yaşaması, hak, yarar ve özgürlüğü eşittir.”

O’NUN DEHASINA her gün biraz daha hayran kalıyor, minnet, özlem ve saygıyla anıyoruz…