Adalet

 

Geçenlerde vefat eden çok kıymetli Yargıtay başsavcısı, bir gün şöyle demişti:

"Bir memleketin ordusu bozuk olabilir, harbe girmedikçe bu meydana çıkmaz;

maarifi bozuk olabilir, bunun acısı da ancak aradan bir nesillik bir zaman geçince kendini gösterir;

iktisadiyatı bozuksa, millet uzun seneler süren bir sefalet içinde sürüklenir gider.

Ama bir memlekette adalet bozulursa, halk adalete inanmamaya başlarsa, anarşi hemen kendini gösterir,

 herkes hakkını kendi aramaya kalkar ve o insan cemiyeti derhal dağılmaya, batmaya mahkumdur."

*

Henüz bu hale gelmedik.

Henüz bu memlekette kanunlardan ve vicdanlarından başka hiçbir yerden emir almayan hakimlerimiz var.

Yedi sekiz ay önce Yargıtay’ın verdiği bir karan dinledim. Birkaç hürriyet kahramanı aleyhinde verilmiş olan bir hükmü Yargıtay bu kararıyla bozuyordu.

Ufakça bir odada, çıplak bir tahta masanın etrafında oturan beş tane baş, hükümetin diş gıcırdattığı bu gazetecileri kurtarıyor, derhal serbest bıraktırıyordu.

Bu beş ak saçlı adam, o anda, polisi, jandarması, valileri ve her türlü teşkilatıyla hükümetten, devletten çok daha kuvvetliydi.

Onları böyle kuvvetlendiren şey de, insan cemiyetinin temel taşı olan ADALET idi. Halk düşmanları, insanlık düşmanları, kendileri için bir tehlike saydıkları adaletin de elini kolunu bağlamaya, onu da kendilerine uşak yapmaya çabalıyorlar.

*

Ama bu memlekette henüz adalet var.

Namuslu insanlarımız bu adalette kendilerine bir destek görüyor,

Bu boğucu ortam içinde ona güvenerek bir parça rahat nefes alabiliyorlar.

Ve bir adalet mevcut oldukça, bu memleketin istikbalinden ümidi kesmiyoruz.

Halk Partisi'nin iktidarı daha bir müddet devam etse bile.

Markopaşa, 1 7 Mart 1947

 

Yabancı Sermaye

Yurdumuza tekrar yabancı sermaye gelecekmiş. Gazeteler bu havadisi verirken cümbüş ediyorlar. Resmi makamlar da, memlekete yabancı parası girmesini kolaylaştırmağa himmet ediyorlar.

Hele bu sermaye bir gelsinmiş, asfalt yollar uzayıp gidecek, gökleri uçaklar kaplayacak, memleket malla dolacak, madenler gürül gürül işleyecek, herkes yağ bal içinde yüzecekmiş.

*

İyi ya, kırk seneden beri şu yabancı sermayeyi defetmek için sarf edilen gayret neydi?

*

Şimdi hatırlıyorum.

Daha beş altı yaşında bir çocuktum.

Seferberlik başlamıştı.

O zamanın maceracı hükümeti bu kanlı macerayı halka şirin göstermek için sokaklarda davul zurna çaldırıp şöyle bağırtıyordu:

"Kapitülasyonlar kalktııı! .. Bütün millet şad oldu! .. "

*

Ve dört sene Seferberlik'te, ondan sonra üç sene İstiklal Harbi'nde, yabancı sermayenin bizi sürüklediği yan müstemlekelikten kurtulmak için dövüştüğümüz söylendi.

Lozan'ın en şerefli tarafı, bizi yabancı sermaye köleliğinden kurtarması idi.

Arkasından yirmi sene, hep bu yabancı sermayeyi silkip atmağa çalıştık.

*

Mini mini Belçika'nın tramvay şirketindeki sermayesinden kurtulunca bayram ettik. İzmir su şirketi yabancı sermayeden kurtuldu diye tören yaptık. Havagazını aldık, sevincimizden zıpladık, elektriği kurtardık, gazetelere sütun sütun yazı yazdık.

*

-Bütün bunların sonu buna mı varacaktı?

-El açıp davet edecek olduktan sonra, yabancı sermayeyi ne diye düğün bayramla kapı dışarı ettik?

-Bu işte hangi menfaatlerin oyunu var?

-Dünyayı bir ahtapot gibi sarmaya çalışan emperyalist sermayenin kucağına atılmak, milletin alınterini dolara ve sterline satmak isteyenler kim?

-Gözü doymaz paranın bu korkunç taarruz karşısında milletini ve vatanını seven her namuslu insan sesini yükseltmeğe mecburdur. Çünkü bir memlekete girip yerleşen yabancı sermayeyi çı­kanp atmanın, yabancı orduları sürüp denize dökmekten çok daha güç olduğunu, biz Osmanlı İmparatorluğu'nun mirasçıları herkesten iyi biliriz.

 

Markopaşa,2 Aralık 1946

*

Sabahattin Ali Bunları 1946 yılında yazmış.

Güzelim memleketim, dün ne ise, bugün de o.

Hatta fazlası var batmışlığımızın, eksiği yok.

*

Sabahattin Ali’yi öldürten zihniyet, ülkeyi batağına çekmeye devam ediyor.

Haktan hayırlısı diyelim….