A R K A D A Ş

 

Bu gün size güzel bir arkadaşlık hikâyesi anlatacağım. Benim çok hoşuma gitti. Umarım sizinde hoşunuza gider.

 ***

 Savaşın en kanlı günlerinden biri. Asker, en iyi arkadaşının az ileride kanlar içerisinde yere düştüğünü gördü.

İnsanın başını bir saniye bile siperin üzerinde tutamayacağı ateş yağmuru altındaydılar. Asker teğmenine koştu ve:

“Teğmenim. Fırlayıp arkadaşımı alıp gelebilir miyim?”

“Delirdin mi? Der gibi bakar teğmen…”

Gitmeye değer mi? Arkadaşın delik deşik olmuş. Büyük olasılıkla ölmüştür bile. Kendi hayatını tehlikeye atma sakın.”

Asker ısrar etti ve teğmen:

“Peki, dedi. Git o zaman.”

İnanılması güç bir mucize. Asker o korkunç ateş yağmuru altında arkadaşına ulaştı.

Onu sırtına aldı ve koşa koşa döndü. Birlikte siperin içine yuvarlandılar.

Teğmen, kanlar içindeki askeri muayene etti. Sonra onu sipere taşıyan arkadaşına döndü:

“Sana hayatını tehlikeye atmana değmez, demiştim. Bu zaten ölmüş.

“Değdi teğmenim” dedi asker…

“Nasıl değdi?” dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?”

“Değdi teğmenim” dedi asker…

“Nasıl değdi? Dedi teğmen. Bu adam ölmüş görmüyor musun?

 “Gene de değdi komutanım. Çünkü yanına ulaştığımda henüz sağdı. Onun son sözlerini duymak dünyaya bedeldi benim için.

 

***

 

Ve arkadaşının son sözlerini hıçkırarak tekrarladı.

“Murat… Geleceğini biliyordum!” demişti arkadaşı….

Geleceğini biliyordum…

 

***

 

Bu hikâye; bir arkadaşlığın, bir sevginin dayanılmaz anlatımının ne güzel bir örneği…

 

NOT:HİKAYE Cengiz Erşahin’e ait…