2100 yılına ne mesaj vermek istersin?

Sevgili Dostlarım,

Vizyon 100 platformunun bir üyesi olarak toplantılarımıza devam ediyoruz. Bu hafta yapılan toplantımızın konusu dijital ekosistemlerdi. Geçmiş yazılarımı okuyanlar hatırlar, dijitalleşme ve teknoloji her geçen gün hayatımızı daha çok etkilemeye başladı demiştim. Dolayısıyla biz Vizyon 100 platformunda bu yıl boyunca bu konuyu enine boyuna tartışmaya devam edeceğiz.

Bu yılın ilk toplantısında hepimize boş bir kağıt verildi ve aşağıdaki konu hakkında bir metin yazmamız istendi:

“2100 yılında yaşayacak insanlara nasıl bir mesaj vermek istersiniz?”

Yani geleceğe bir mesaj bırakacağız... Harika bir fikir, değil mi!

Yazmayı ve dijitalleşmeyi seven bir kişi olarak tahmin edersiniz ki ben birkaç sayfa yazdım :)

Yazdıklarımın özü şu;

Günümüz dünyasında doğadan ve insanı insan yapan değerlerden oldukça uzaklaşmış durumdayız. Günümüz koşuşturmaca içinde çoğunlukla kapalı ortamlarda geçiyor. Ya evdeyiz ya iş yerinde ya havaalanında ya markette. Doğal yiyecek ve içeçeğe ulaşmak için tonlarca para veriyoruz, bunları her istediğimiz zaman da bulamıyoruz. Doğada ve sokakta hayata dokunduğumuz zaman miktarı yok denecek kadar az. Denize ancak yıl boyunca gidebildiğimiz birkaç haftalık tatillerde girebiliyoruz. Halbuki deniz yer yüzünde bize sunulan en şifalı kaynak. Doğal içme suyuna erişimimiz kısıtlı. Çocuklar eğitimlerini tüm gün kapalı okul ortamında alıyorlar. Balina veya ağaçkakan gibi hayvanları kitaplarda okuyorlar ama ömürleri boyunca görmüyorlar. Veya dünya tarihini sınıf ortamında okuyorlar ama bu tarihi barındıran ve yaşadıkları şehirlerde bulunan müzeye ömürleri boyunca gitmiyorlar. Kısacası günümüz yaşam koşullarında içinde yaşadığımız yeryüzünden tamamen kopuk bir hayat sürüyoruz.

Benim 2100’e mesajım şu oldu;

“ Biz 2019 yılında yukarıda anlattığım durumdayken umarım siz 2100 yılında dijitalleşme ve teknolojinin yardımıyla doğada daha çok vakit geçiriyorsunuzdur. Umarım teknoloji ve dijitalleşme insan hayatında öyle bir devrim yaratmıştır ki sabahtan akşama kadar kapalı ortamda çalışma veya öğrenim görme hayatınızdan çıkmıştır. Umarım işinizi ve öğreniminizi tabiat ile bağlantıda ve sirkadiyen ritminize uygun sürdürebiliyorsunuzdur. Umarım öğlen yemeği vaktinde trafikte sıkışmış şekilde arabada beklemiyor veya işinizden dolayı çocuğunuzun doğumgününü kaçırmıyorsunuzdur. Dijitalleşme ve teknolojinin insanın ihtiyaçlarına, arada aracı olmadan ve daha az maliyetle ulaşmasını hedeflediğini düşünürsek bu araçlarla 2100’de hayal ettiğim yaşam tarzına ulaşmak mümkün olabilir belki.

Ne dersiniz?

Sizin 2100’e mesajınız ne olur?

Sağlıcakla,

“En çok yaşamış insan en çok yıl almış olan değil; hayatı en çok hissetmiş olandır.”
Jean J. Rousseau