Kafamız Karışık diye başlığını belirlediğim birinci yazımdan sonra acaba daha neler söyleye bilirim deyip devam etmek istedim. Benim üzerimde hakkı olan halkımıza olan borcum bu kadarla bitmez. Şimdilik elimden gelenin bir kısmı da bu köşeden bilgimi paylaşmak.
Cumhurbaşkanlığı ve 27.Dönem TBMM Milletvekili seçimleri 24 Haziran 2018 tarihinde yapılacak dediğimize, denenmiş var, denenmemişler var. Denenmiş bu seçimlerde kek, börek, çay, 16 yıldır bir türlü sağlanamayan istikrar (yandaşlara sözüm yok) vaat ederken, denenmemişler; Huzur, Demokrasi, Özgürlük, Birlik, Barış, Üretim diyorlar.
Halkın ortak beklentisi bunlara ilave olarak Hak, Hukuk, Adalet. Vaatler bunlar. Bunda kafamızı karıştıracak ne var? Aklın yolu bir. Tercih seçmene kalmış.
Çok da kafa karıştırıcılara itibar etmeden kendi geleceğini düşünen, çocuğunun, torununun geleceğini düşünen yaratılmışlar içinde tek akıl taşıyan canlı olarak, insan olarak karar vereceğiz. Deniz bitti diye bir sözümüz var. Vay halimize.
Bu hale düşmemizde acaba, şu Angut mudur nedir dışarıdan gelen etin rolü var mıdır? Birkaç tane kalan yerli hayvanımız için 780 bin kilometrekare olan ülkemizin merası yetmediği için dışarıdan gelen samanla beslenen hayvanımızın mı rolü var?
Üç milyona yakın şeker pancarı üreticisinin üretimden alıkonularak beynimizin doyma duygusunu yok eden sağlığımızın baş düşmanlarından Nişasta Bazlı Şeker üretiminin önünün açılmasının mı rolü var?
Çiftçimizin hep bedel ödediği yüksek maliyet, düşük üretim için gübreyi, tohumu dış alıma bağlamak mı suçludur?
Bunlara neden olan yönetememe beceriksizliği mi sebeptir?
Lüks yata bir milyona, çiftçiye litresi altı milyonun üstünde satılan mazot mu suçlu?
100 yılda yaptığımız hepimizin ortak malları fabrikaları özelleştirme adı altında satarken, tesisler mi suçlu?
Ülkemizde Dünyanın en çok yer altı kaynağı olan Bor madeni ile ısı cam yapacağım denildiğinde, borcamla tava tencere, tabak yapıldığını söyleyen bir Enerji Bakanı acaba bizi aptal yerine mi koyduğunu zannediyor? Suçlu biz miyiz, sözü söyleyen mi?
Bizde bir söz var; Bir lafa bakarım laf mı diye, bir söyleyene bakarım adam mı diye? Dünyanın en çok fındığını üreten ülkemiz, dünya fındık fiyatının belirlendiği Almanya'da ki Fındık Borsasının fiyatları ile çiftçisini mağdur ederken emeğinin karşılığını alamayan üretici mi suçlu? Antep Fıstığı mı suçlu? Yönetici mi?
Ekonomi temel sorunumuz. Ancak "BEN EKONOMİSTİM" diyen yönetici ile yönetiliyoruz... Hani yakın zamandaki beyanında İstanbul'un imarına bakıp bu hale biz düşürdük diyenlerin birde şu çılgın denilen projeleri var ya.. Sakın en büyük Mimar-Mühendis benim demiyeydi...
Aklımızı karıştırdılar be ya diyenlerin bu günlerdeki dilleri ne söylüyor kulak kabartmak gerekir. Ben inşaatçıyım hem de Yükseğinden. İnşaat yapmak istihdam, üretim için bir yere kadar. Kaynaklarını fabrikaya, okula yapmazsan şimdiki gibi yatıracak tutuklu, hükümlüye yer bulamayıp yeni inşaatı yapılan hapishanelerin sayısını arttırırsın. Bu mu övüneceğimiz?
İddianamesi bile olmadan tutuklanan gazeteciler mi, haber alma özgürlüğü kapsamında münafık olmadan yapılan haberler mi suçlu? Kafamız ayıyor...
Ortaklar yol ayırımında mı acaba, af konusu istismar mı ediliyor? Hani şu kandırıkçı, ne istediler de vermedikçiler var ya onlarda kapsama alınacak mı?
Şu yada bu, İnsanların duyguları ile oynanmamalı. Devlet ciddiyeti ile proje ,gelecekten kaygısı olmayan gençlik, emeğinin karşılığını alın teri kurumadan alan, ürettiğinin hakça bölüşüldüğünden emin huzur içinde işinde çalışan işçi, memur, güneş altında, yağmurda, çamurda emeğinin karşılığını almasa da babadan gördüğü üstüne eklediği bilgi ile geleneksel tarım yapan çiftçi, hayvancılık ve çiftçilik geleneksel üretimle yapılırken, sadece bölgemizdeki Çukurova, Sütçü İmam, Adıyaman, Harran, Fırat, Yüzüncü yıl Ziraat Fakültesini bitirip meslek aşkını kalbine gömen Ziraat Mühendisleri, köşesinde "Allah ile Aldatılma"dan yaşayan emekli artık TAMAM diyor.
Kafası karışık değil. Bütün bunlar ve daha neler olduğu halde yolu bu olanlarla, yolunu bulanlar aynı safta devam edip toplumu uçuruma sürüklüyorsa bu işin kul hakkı vebalini nasıl vereceğini de onlar düşünsün.
Güzel Günler Göreceğiz…
M.Sait Köse
|